34- Özel Bölüm

3K 251 93
                                    

11.09.23

"Doktor, asla öz bir çocuğumun olamayacağını söylediğinde parçalanmış gibi hissetmiştim. Ne eşimin ne de ailemin yüzüne bakabilecek bir özgüvenim kalmıştı. Kusurlu gelin değil, damat oluyordu. Aslım'a, tüm dünyalarda en sevdiğim kadına beni boşayabileceğini söylerken yüreğim ağzımda atıyordu. Çünkü benden yana sıkıntı vardı ve geçmeyecekti; boşanmak, evladı olabileceği birini sevmek en büyük hakkıydı. Ama o yanımda kalabilmek için bana tek soru sordu; sorun sende değil de bende olsaydı, beni terk etmeyi düşünür müydüm? Aslım... Dünya'nın en güzel kızı, kadını... Onu terk etmeyi değil düşünmek, öyle bir şeyin varlığını kabul bile edemem. Sonra ablasının üçüzleri oldu, onları kendi evlatlarımız gibi sevdik. Ablası yaşarken de öldüğünde de o çocuklara hislerimiz değişmedi.

"Junior Kabil'in, oğlum Kabil'in bebekliği bile tuhaftı. Kardeşlerini ağlatmaktan, onların acı çekmesini izlemekten çok hoşlanırdı. Bir hayvanın iç organlarını incelemek en büyük hobisiydi. Anne ve babasına çocuğu bir doktora götürmelerini çok söyledik, ama reddedildik. Zamanla herkese uyum sağlamaya başladı, bu sefer de sadece taklit ediyordu. Babası ne yaparsa onu yapıyordu. Empati duygusu hiçbir zaman olmamıştı. Ebeveynleri öldüğünde çileden çıktı, her hafta başka bir hayvanın canını yakıyor, alıyordu. Onunla konuştum, Aslım artık ağlayarak ona yalvardı ve sonunda baskılarımıza dayanamayıp hayvanlara zarar vermeyi kesti. Onu ne zaman doktora götürmek istesek bir şekilde bizi vazgeçirdiğinde manipülatif olduğunu anlamam çok zor olmuştu.

"Bir gün bilerek kardeşine zarar verdiğini gördüm, başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. Konuşamayan kardeşinin derisini ütüyle yakıyor, yüz kaslarını izliyordu. Yine yalvardım, hatta zorla hastaneye götürdüm. Psikopati kişilik bozukluğu olduğunu, tedavinin neredeyse imkansız sayıldığını öğrendim.

"Sürekli huyuna gitmeyi, iyiliği vesaire öğretmeye çalıştım ama o durmadı, Çağan'ın renk körü olduğunu okuluna yaydı, konuşamayan kardeşinin kimseye şikayet edemiyor diyerek hep acı çektirdi, Yener... Yener'in restoranına fareler ve böcekler koyup restoranını kapattırmaya, yemeklerinin içine zehir atarak aşçılık sertifikasının yanmasına kadar ilerletti. O zehir yüzünden bir kişi hayatını kaybetti. İnsanlar acınası varlıklar ve ölmeyi hakkediyorlar, der. Ölmeyi hakkeden sadece benim, o çocuğu, sevdiklerimin yanında tuttum.

"Zehir... ben çok özür dilerim. Ben öyle bir evladım olduğunu bildiğim halde onu sana yaklaştırdım. Hiçbir şeyi hatırlamayıp hayatına daha hafif yaşamanı çok isterdim. Sana sürekli sarıldığım, korkuttuğum için de çok özür dilerim. Sen ilk andan beri kendini öyle güzel açıklıyor, karşımızda dik duruyordun ki kimsenin sana yaklaşamayacağını düşünmüştüm. Bakışlarındaki o keskinlik... Oğlum, senin Kabil abin gibi çok güçlü bir asker olacağını bile düşünmüştüm. Affet beni ne olur.

Yuşa abin seni her zaman çok sevecek." Ayağa kalkıp iki kardeşimin de taşlarını öptüm, yavaşça mezarlığın çıkışına yürüdüm.

Junior giderek daha tehlikeli bir hal aldığından ruh sağlığı hastanesinde yatıyordu, o gittikten birkaç gün sonra Kadir konuşmaya başlamıştı. Juniorın gittiğine inandığı ilk gün korkarak yanıma gelmişti, seneler sonra sesini duyduğum Kadir'im hıçkırarak kardeşinin yaptıklarını anlatmıştı. Defalarca onu taciz ettiğini, okulda çocukların ona kötü davranmasını emredip bir fare gibi onunla oynadığını, saçma sapan deneyler yaptığını... Öyle çok ağlamıştı ki en sonunda karşımda yorgunluktan bayılmıştı.

Psikopati olduğunu biliyordum, ilaçlarını içip iyileştiğini sanıyordum. Her gün oturup onunla konuşurdum, hatta çoğu vaktimi onunla geçirirdim. Oyunlar oynar, spor yapardık. Psikoloğu bize ne önerirse onu yapar, kafasını dağıtmasına yardım ederdim. Onun gününün dolu dolu geçirmesine her zaman yardımcı olmaya çalışırdım, ama olmadı işte. İçindeki o psikopatlığı bitiremedi.

Zehir -Erkek VersiyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin