21-

4.3K 404 32
                                    

03.09.23

Zehir Deliveren

"Zehir geldik, uyanmalısın." Beni uyandırmaya çalışan ses aynı zamanda saçlarımı da okşuyor. Sanki bu hisse senelerce aç kalmışım gibi öyle mayışmış ve halimden mutluyum ki değil gözlerimi açmak, nefes alıp bu ortamı dağıtmak istemiyorum. Yine de almak istediğim cevaplar olduğundan gözlerimi açıp karşımdaki Zahir Deliveren'e baktım, adamın göz bebekleri beni görürken parıldıyor. Goril'in de parıldıyordu, ama böyle safça değil. "Hadi uyan oğlum," dedikten hemen sonra alnımı öptüğünde gözlerim doldu.

Hiç mi sevilmedim de bu kadar kısa bir temasta bile gözlerim doluyor?

"Uyandım," diye mırıldandım kollarımı iki yana açarken. Benden uzaklaştığında tam anlamıyla gerinip burnumu çektim.

Beni rahat ettirmek için arabanın arkasına yastık, yorgan koymuşlardı. Yol boyunca öyle derin uyumuşum ki şimdi havası ve kokusu farklı şehirde uyandığımı fark etmek şok etmiyor. Araçtan indiğimde rüyalarımdaki beyaz konağı gözlerimin önünde gördüm. Evin önünde bekleyen kızlı erkekli grup... Haklı olabilirler mi, gerçekten rüya diye kendi anılarımı hatırlıyor olabilir miyim?

"Ne yani? Şimdi kardeşime sarılabilir miyim?" Adını bilmediğim adam öyle bir bağırmıştı ki benden epey uzakta da olsa ne dediğini net duymuştum. Neden sarılamayasın be adam, kardeşin değil mi? Kim bu adamın kardeşi? Verin şuna da bağır... Kollarını açıp bana koştuğunda çatık kaşlarım dehşetle havalandı. Bana sarılıp ayaklarımı yerden kesti, havada bir iki tur döndürdü. "Kardeşim benim ya! Oğlum çok korktuk lan."

"Çocuğa sarılabilirsin dedik, öldürebilirsin demedik Yener."

"Bir dakika Dua abi ya!" Bana sarılan adam kulağımın dibinde bağırdığında kaşlarımı çattım. Ayaklarımı yere bastırdı ve daha sakince sarılıp saçlarımı okşadı, sırtımı sıvazladı. "Seninle gurur duyuyorum oğlum. Bunca zaman ne yaşadıysan bir şekilde sıyrılıp böyle güzel çocuk olduğun için seninle gurur duyuyorum."

Bir de boynumdan öptüğünde yutkundum. Kalbim acıyor, öyle ki adama sarılıp hıçkırarak ağlamak istiyorum. Lan ne oluyoruz? O ayrıldıktan sonra çok daha büyük bir adam geldi.

"Abim evine hoş geldin," diyerek sarıldı. Sanki iki kolunun arasında güvenli bir liman varmış gibi hissettiğimden sessizce bu anın sonsuza dek sürmesini bekledim, yine de öyle olmadı ve benden ayrıldı. Bir bebek gibi kollarımı ona uzatıp ağlamak istedim, ama olamıyor.

Başka biri geldi karşıma, ama o sarılmadan önce güldü. "Yani şimdi sana sarıldığımda üzerime kusup mikropsun demeyecek misin?"

"Öyle mi yapıyordum?" Şaşkınca sormama başını iki yana salladı.

"Boş ver abim." Sıkıca sarılıp ensemden öptü. "Evine hoş geldin paşam."

Öyle durgun bir hali vardı ki sanki benimle beraber oturmuş, sessizliğiyle tüm yorgunluğumu almaya çalışıyor gibiydi. Ayrıldığımızda hafif uzamış saçlarımı karıştırdı ve kenara çekildi.

"Paşam!" Yüzünde taze yaralar olan, bir kolu alçıdaki adam hızlıca gelip alçısına rağmen bana sıkıca sarıldığında nefesim kesildi. "Oğlum, sana bir şey olsaydı var ya tüm dünyayı yakıp yıkardım."

"Teşekkür ederim." Mırıldanışımla benden ayrıldı ve gözlerini gördüm, dolmuş, sessizce akıyor. Kim bu adam? "Sen?.. Sana ne oldu?"

"Ben Levent abin. Ne olduğunu boş ver, önemli değil." Tam elini tekrar uzatmıştı ki biri onu itip bana sarıldı, aynı anda yere düştük. Ama kalkmadı, sadece ağlayarak sarılmaya devam etti. Neden bu kadar çok ağlıyor?..

"Çocuğum, kalk çocuğun üzerinden," diyen Zahir Deliveren üzerimdekini aldı.  Ve onun yüzünü gördüm, ağlamaktan öyle bir hale gelmiş ki gözleri kıpkırmızı. Daha demin Yener dedikleri adam...

"İyi misin?" diye sordum yerden kalkıp onun yüzüne tutarken. 

Yanağını elime yaslarken iç çekti; "seni hissetmek böyle bir duyguymuş. Cennetteymiş gibi..."

"Yener oğlum artık ağlamasan mı?" Arkadan yaklaşan kadın bana baktı. "Evine hoş geldin oğlum," deyip sarıldığında kalbim hızlı atmaya başladı.

Hiçbir şey demeden ondan ayrıldım ve başımı eğdim. Evin içine girilip herkes tek tek tanıştırılırken zihnim rüyalarımı sürekli hatırlatıyor, gerçeklik ve rüyalar birbirine karışıyordu. Yener denilen, düşmeme neden olan çocuk elimi sıkıca tutmuş hiç bırakmıyor. Beynim bomboş, aynı zamanda rüyalarım yüzünden öyle ağır ki gözlerim kendiliğinden kapanıyor.

"Aç mısın oğlum?" diye soran Nesli Deliveren'le başımı iki yana salladım.

"Hayır, gelmeden önce Kabil'le Zahir beyler karnımı çok güzel doyurdular, teşekkür ederim." Salonda ani sessizlik olduğunda acıyan karnımı tuttu.

"Yine miden mi bulanıyor abim?" Kabil'in sorusunu başımla onayladım. Hışımla yerinden kalkıp bu koca salondan çıktı.

"Gerçekten senin koluna ne oldu?" Sorumu sorarken Levent'e bakmıştım. Oturup kalkarken belini tutuyor acı çeker gibi yüzünü buruşturuyordu.

"Yalnız gitmemem gereken bir yere yalnız gittim, savunmasız kaldım abim. Sorun yok, birkaç güne toparlarım." O konuşurken Kabil içeri girip elindeki çay bardağını bana uzatmıştı. İçinde süt gibi bir şey vardı.

"Süt sevmediğini biliyorum, aslanım. Süt değil, abinin özel bir iksiri." Bir de göz kırpınca alıp tek dikişte içtim. Hiç anlamadığım, hiçbir şeye de benzetemediğim tat boğazımdan akıp gittiğinde bardağı salondaki çocuklardan birine verip mutfağa göndertti. Şaka gibiydi ama dakikalar içinde midemin bulantısı geçti.

Gerçekten ailem bunlar mı?.. Bu çok güzel.

Zehir -Erkek VersiyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin