27. BÖLÜM "SOKRATES'İN SAVUNMASI"

74 14 2
                                    

Bu bölümden sonra Ateş Mavi'nin ikinci kitabı YANG'ın finaline iki bölüm kalmış oluyor

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bu bölümden sonra Ateş Mavi'nin ikinci kitabı YANG'ın finaline iki bölüm kalmış oluyor. Diğer bölüm final bölümden bir önceki bölüm olacak.

Yazmaktan en kaçtığım, yazarken en zorlandığım bölümdü. Siz okurken ne hissediyorsanız benim de yazarken aynı şeyleri hissettiğimden emin olabilirsiniz.

Abyss Saounds, Hometown Slow

İyi okumalar!

Akan zaman insanları ilkelliğin koynundan alıp daha çağdaş bir yaşamın içine mi bırakmıştı? Yoksa bir arada yaşamanın kuralını bulup bir ilizyon mu yaratmıştık? İnsanlık tarihinde kendini gösteren ilkellik geçmişin derin ve karanlık sayfalarına mı gömülmüştü? Yoksa insanın derin karanlığına mı saklanmıştı?

Doğanın kanunları vardı ve bu kanunlar her daim geçerliliğini koruyordu. Güçlü olan kazanırdı.

Güçlü olmamız gerekiyordu.

Kazanmamız gerekiyordu.

Herman Azarov'u kurtarmamız gerekiyordu.

Arya Adrian ve Adel'in kaldığı odadan çıktığında başımı Ateş'in göğsünden kaldırmadan ona baktım. Yanımıza geldiğinde Duhan'ın oturduğu koltuğa oturdu. Yüzündeki yaraya pansuman yapmak için aldığı malzemeleri koltuğun önündeki sehpanın üzerine koydu.

Elini Duhan'ın yüzüne götürerek, "Çok kötü dövmüşler." dedi. "Şu yüzünün haline bak."

"Pansuman yapmana gerek yoktu güzelim." dedi Duhan sadece.

Arya ona aldırmadan yüzündeki yaraları temizlemek için biraz pamuk kopardı. Ardından kopardığı pamuğa tentürdiyot döktü ve onun patlayan kaşına hafifçe bastırdı. Canının yanıp yanmadığını anlamak için duraksayıp gözlerinin içine baktı ama Duhan hiçbir tepki vermedi. Arya da pamuğu bu sefer onun patlayan dudağına bastırdı. Yüzündeki bütün yaraları temizlediğinde de kanlı pamuğu sehpanın üzerine koydu.

Yaralı yüzünü dikkatle inceleyerek, "Böyle daha iyi görünüyorsun." dedi.

Bakışlarımı onlardan ayırarak Ateş'e baktım. Sessizce Duhan ve Arya'yı izliyordu. İçindeki öfke de dahil bütün duyguları bastırmış, düşünceleri susturmuş gibiydi. Bu sessizliği öfkesinden daha tehlikeliydi. İnsan öfkenin ardından ne geleceğini bilirdi ama sessizlik içinden ne çıkacağı belirsiz bir karanlık gibiydi.

Ateş'in telefonunun çaldığını duydum. Ateş benden uzaklaşarak siyah deri ceketinin cebinden telefonunu çıkardı ve açıp hoparlöre verdi. Levent Polat'ın aradığını biliyordum.

"Beni hapise attırmana rağmen telefon görüşmelerimde hep seni arıyorum." dedi Levent Polat alaycı bir sesle. "Bir de seni hiç sevmediğimi söylersin oğlum."

ATEŞ VE MAVİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin