Her şey dahil olmak üzere 455 kelimeyle iyi okumalar millet, 35 yorumda yb gelecek~
~~~
Hâlâ savaşıyor olmalı, bu şekilde bitemez..
Xiao daha sonra nefes aldı. Sonunda artık zayıf, minicik ve ince, küçük bir umut ışığı vardı en azından.
"Aether! Beni duyabiliyor musun?"
Xiao yüzündeki gözyaşlarını hızla silerken sormuştu ve gözleri şimdi adeta zombi olacakmış gibi görünen Aether'a bakıyordu; "Aether..?"
Xiao'nun tüm vücudu donakaldı, Aether'in gözlerini öylesine ölü görünce. Tıpkı bir zombi gibiydi.
Bunun farkına varmasıyla tüm umutları, yaşama isteği dahil, varlığından geriye kalanlar..
Hepsi bir anda yokolmuştu.
...
...
Xiao dizlerinin üstüne çöktü ve Aether'a baktı dehşet içinde, tamamen şok hâlindeydi, korku içinde yani.
Aether elini Xiao'nun omuzlarına uzattı ve vücudunu Xiao'nunkine yaklaştırdı. O zombi değil, değil mi? Ama gözleri.. Aether'ın Xiao'ya bakışı, bir sevgiliye bakıyormuş gibi hissettirmiyordu, daha çok.. bir et parçasına bakıyor gibiydi.
Xiao buna inanmayı reddetti, Aether'ın bağışıklık sisteminin hâlâ virüsü temizlemeye çalıştığını biliyordu.
"Aether..?"
Ardından, korku ve umutsuzluk Xiao'yu tüketmeye başladı, şu anda sadece Aether'a bakmaya devam ederken tek kelime edemedi.
Aether'ın gözleri kana susamışlık, ya da daha doğrusu.. bastırılamaz açlık ile doluydu. Saf ve tamamen vahşi olan bir türden açlık.
Xiao'nun zihni tamamen korkuyla doluydu, tüm bunların gözleri önünde olduğuna inanamıyordu; "Aether..?"
Aether dişlerini Xiao'nun boynuna yaklaştırırken Xiao ayrılamayacağını biliyordu.
"Aether! Sakın buna cüret etme!- Lütfen, yapma.. Sana zarar veremem.."
Xiao hızlıca demişti bunu, silahını bir kez daha tutup, Xiao'nun omzuna dişlerini batırmak üzere olan Aether'a doğrulturken.
"Geri çekil!"
Ama Xiao'nun elleri titriyordu, öylece, sevgilisini, Aether'ı öldüremezdi. Ya hâlâ insan tarafını geri kazanmak için savaşıyordu? Peki ya Xiao'nun küçük meleğinin geri gelebileceğine dair hâlâ bir umut, Aether için ikinci bir şans varsa?
Tam Aether, Xiao'yu ısırmak üzereyken, Xiao'nun eli titremeye başladı. O sırada silahını düşürdü.
Ve bu, Aether'a nihayet Xiao'yu ısırması için ihtiyaç duyduğu fırsatı vermek için yeterliydi.
Aether, Xiao'nun boynunu ısırmak üzereyken birisi sakinleştirici silah kullanarak Aether'a ateş etti ve bu da Aether'in bir anlığına durmasına neden oldu. "..."
...
Aether'ın dudakları Xiao'nun boynuna dokunuyordu, dişleri de hafifçe tenine değiyordu, ama henüz Xiao'yu ısırmadı çünkü Aether damarlarında hissettiği uyuşukluk ile afallamıştı, kızıl uzun saçlı, uzun boylu (?!) bir adam onlara yaklaştı, Aether'ın sırtını tuttu ve onu kendine doğru çekti, sonra o adam tek dizini Aether'ın göğsü üzerine bastı, kimseyi ısırmasın diye Aether'ın alnını tutuyordu.
"Aether?! Aman Tanrım.. Hayır, hayır.. kendine gel, Aether! Üst rütbelin olarak bu bir emirdir! Bu kadar zayıf olamazsın! Bağışıklığın var! Virüse karşı bağışıklığın var! Tüm bunları kolaylıkla arındırabilirsin! Gücünün farkına var, Aether! Aramızda en dayanıklı olan sensin! Aptalca bir şekilde ölmene izin veremeyiz! Kendine gel ve bize yardımcı ol, Lumine için katlanmak zorundasın!"
Bu adam Favonius Şövalyeleri'nden Master Diluc olmalıydı.
Xiao etrafına göz attı, bazı insanlar vardı, Aether'a bakma şekillerine göre, onun arkadaşları gibi görünüyorlardı.
Ama.. geç kaldılar. Öyle değil mi?
~~~
Yb?
Kısa ama çok yb geliyor, daha rahat :p
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Prophecy Of The Wind
FanfictionXiao boş sokaklarda yürüyordu ki, bazı çığlık sesleri duyduğunda eli tabancasına gitti. Herhangibir şekilde dikkat çekmemek adına sessiz olması gerektiğini biliyordu, yavaş adımlarla ilerlemeye devam ederken sağına, ve yavaşça arkasına da bakmayı ih...