Her şey dahil 1150 kelimeyle iyi okumalar millet, 50 yorumda yb gelecek~
~~~
Qiqi neler olduğunu hatırladığında konuştu. "İnsanlar.. kan içindeydi.. 'bizi öldürme' diyordu, ama o yaptı.."
Scaramouche neyden bahsettiğini anlayınca derin bir nefes verdi. "Onlar yalnızca insan değildi, ısırılmış ve bunun üzerinden zaman geçmiş insanlardı. Uzuvlarını keserek bile kurtaramazdık."
"Gerçekten mi.."
Scaramouche, onu başıyla onaylarken Albedo da olayın gerçek yüzünü öğrenmesiyle rahatlamıştı.
....
Diğer yandan Xiao, sonraki gün tüm gününü Zhongli ile geçirmesinin, ve akşam yemeğini de onunla yemesinin ardından odasına döndüğünde, Aether'ı gördü. Pencere kenarındaki tekli bir koltukta oturup dışarıyı izlerken uyuyakalmıştı anlaşılan.
Yüzünü daha iyi görebilmek adına bir dizi üzerinde çöken Xiao, sağ elini Aether'ın bacağında dinlendirirken, sol eliyle de Aether'ın elini kavrayarak okşadı. Uyuyor olduğunu o da anlayınca yavaşça ayağa kalktı ve onu yatağına taşımakta olduğu sırada Aether altın sarısı gözlerini aralamıştı, mırıldandı. "Neler oluyor.."
"Yalnızca benim-"
"Onu biliyorum, Xiao.."
"Koltukta sabaha kadar o pozisyonda uyuman sağlıklı olmazdı." diyerek durumu açıklayan Xiao onu yatırırken Aether, Xiao'nun kolunu kavradı, ne istediğini anlayan Xiao ise onunla birlikte yatağa uzandı.
"Günün nasıldı Xiao..?"
"Çok güzeldi. Mister Zhongli ile yürüyüş yaptık, ve diğerlerini bulmak hakkında konuştuk. Bana hâlâ Venti denen kişiyi aradığını söyledi. Venti'nin nerede olduğunu biliyor musun?"
Başını Xiao'nun boyun boşluğuna sokmuş şekilde yatan Aether, gözleri kapalı mırıldandı. "Ben de pek tanımam aslında, ancak birkaç defa surlar içerisinde görmüştüm. Binalardan birinde kalıyordur, hangisi olduğunu sabah Mika'ya sorabiliriz, o da bize listeden bakarak söyler.."
"Pekâlâ. Tüm bu yolu gelmesinin sebebi Venti, çok önemli biri olsa gerek."
"Ayyaşın teki.." Aether'ın uykuya dalarken mırıldandığı kelimeler, Xiao'nun gözlerini şok ile aralamış şekilde ona bakmasına sebep olmuştu. "Ne..?" Aether'ın cevap vermediğini anlayınca soru sormaya bir son verdi ve yalnızca Aether'ın uzun saçlarını okşadı, uykulu hâlini izledi. "Bir şey olmuş.." Xiao, Aether'ın canının sıkkın olduğunu anlamıştı, manzarayı izlerken uyuyakalmasının başka sebebi olamazdı zaten. Ancak, Aether hazır hissetse konuşurdu diye düşünerek sessiz kalmayı tercih eden Xiao da yarım saat olmadan uykuya dalmıştı.
...
"Miii...kaaa~" Kahvaltının ardından gelmelerine gülümsedi Mika. "Günaydın Aether, Xiao. Nasılsınız?"
"Hızlı bir soru soracağız, yardımın lazım."
"Elbette. Sizi dinliyorum?"
"Venti'nin hangi odada kaldığını araştırmanı isteyecektik." Başıyla onaylayan Mika bilgisayar ekranına döndü ve isim aramasında hiçbir sonuç çıkmadığını gördü. "...Bu da ne demek?"
Xiao ile Aether anlam veremez şekilde birbirlerine baktılar. "Sorun nedir, Mika?"
"Odalardan birinde kalsa gösterirdi.."
"Surların içerisinde evsiz insan yok ki, nasıl ona ait bir oda numarası göremezsin?" diye sordu Aether. "Bir anlasam.."
"Boşuna aramayın." Bunu diyen Diluc'tu, ekledi. "Venti, sizler veya bizler gibi topluca insanların birlikte yaşadığı odalardan birinde değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Prophecy Of The Wind
FanfictionXiao boş sokaklarda yürüyordu ki, bazı çığlık sesleri duyduğunda eli tabancasına gitti. Herhangibir şekilde dikkat çekmemek adına sessiz olması gerektiğini biliyordu, yavaş adımlarla ilerlemeye devam ederken sağına, ve yavaşça arkasına da bakmayı ih...