•Can't Help, But Love You, My Dear|

69 11 49
                                    

Her şey dahil olmak üzere toplamda 830 kelime ile iyi okumalar millet, 35 yorumda yb gelecek~

~~~

"Nasıldı, rahat uyudun mu?"

(Y/N: Dayanamadım ve çizimi gene koydum 😔💕)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Y/N: Dayanamadım ve çizimi gene koydum 😔💕)

Hâlâ tam olarak iyileşmemiş olsa da, o kadar güzeldi ki, Xiao kendini hâlâ rüya görüyormuş gibi hissetmişti, tek kelime dahi edemeden baktığı kişi Aether'dan başkası değildi.

"..."

...

Aether'ın gülümseyen ifadesini yerini anlık bir şaşkınlığa bıraktı, ardından gülümsemesi gittikçe büyüdü çünkü Xiao'nun böylesine şok olmuş bir şekilde bakmasını beklemiyordu.

"Xiao? İyi misin sen?"

"Ah- sen.. Asıl sen..?" Gördüğü şeye karşılık, Xiao'nun kalbini endişe kapladı, ve yavaşça sevdiğine doğru yaklaşarak, saçlarını kulak arkasına alırken yüzünü inceledi; "Asıl sen nasılsın, Aether? Ne tür bir acı yaşadığını hayal bile edemiyorum.. Elimden hiçbir şey de gelmedi, ve bu.. sinir bozucu.."

Aether gülümsedi, sağ elini Xiao'nun solu üzerine koydu. "İyiyim, duş almak gerçekten rahatlattı, ayrıca her zamanki gibi Master Diluc ve ekibi benim için ellerinden geleni yaptılar nasılsa."

"Sağ gözünün etrafındaki morluklar geçecek, değil mi? Çok kötü duruyor.. Boynundakiler nasıl? Ve kolların? Kahretsin, yaratıklar tarafından o kadar çok yerden ısırıldın ki ilk olarak hangisiyle ilgilenmem gerektiğini şaşırıyorum.."

Bunu duyan Aether stresli ifadesiyle saçını kullanarak gözünü kapattı, başka yöne baktı; "Bilemiyorum.."

Xiao, Aether'ı nazikçe çenesinden tutarak kendisine bakmasını sağlarken boştaki sağ elini de okşamak için uzun, altın sarısı saçlarına götürdü. "Aether, beni yanlış anladın. Her türlü güzelliğinden bir şey kaybetmeyeceğini bil, en azından benim gözümde. Ben yalnızca, canın yanıyor olmalı diye düşündüm. Görüşünde herhangi bir sıkıntı var mı?"

Aether, duyduğuna karşılık kendisine olan güveni arttığı sırada Xiao'nun ellerini tuttu. "Aslında.. Gözlerimi normalden daha geniş bir şekilde arlayınca ağrı yapıyor, ama bunun dışında, gayet net görüyorum, beni düşündüğün için teşekkür ederim. Sen nasılsın? Herhangibir şekilde sana zarar veren olmadı, öyle değil mi? Zombiler, veya.. ... Fatui.."

Alt dudağını hafifçe ısırmaya başlayan Aether gerçekten de endişeli gibiydi, bunu fark eden Xiao, sağ elini Aether'ın kolundan çekerek, baş parmağını Aether'ın dudağı üzerinde gezdirirken bakışları da oradaydı. "Dudağını ısırma, bu hiç de sağlıklı değil."

Aether istemsizce, sakince yutkundu. "Afedersin, elimde olmadan yapıyorum.."

"Endişe edecek bir şeyin yok, Aether. Fatui hiçbir şey yapmadı. Kullanarak geldikleri arabanın camları kurşuna dayanıklı olduğu için, silahlarım etki bile edemeden göz önünden kayboldular gerçi."

Aether eli alnında o anları hatırlamaya çalışırken mırıldandı. "Onlara kurşun mu sıktın..? Sana uzaklaşıp saklanman gerektiğini söylediğimi-.."

"Yerimde olsan gider miydin?"

"Gitmezdim, fakat aynı şey bile değil, Xiao. Neler yapabileceklerini biliyorum, ancak sen.."

"Ben de biliyorum. Neler yaptıklarını. Sana ne yaptıklarını.."

"..." Aether yine bakışlarını kaçırınca Xiao sıkıntıyla nefes verdi, Aether'ı sağ gözü altından nazikçe öptü. "Burada güvende olduğumuza eminim, kendine dinlenmek için biraz zaman ver, olur mu? Fatui hakkında ne yapabileceğimizi daha sonra ekip ile bir araya geldiğimizde de konuşabiliriz."

"Bu doğru." diyerek içeri giren sarışın oğlan, deniz mavisi gözleri onları bulunca Aether'ın durumunu baştan aşağı gözlemlemek için başını soluna doğru çevirmişti. "Daha iyisin, öyle değil mi?"

"Teşekkürler Albedo, evet."

"Seni görme, veya yeni üyemiz ile tanışma fırsatım olmamıştı, Mika'nın verdiği verilere göre araştırma alanımızı geliştirmek ile meşguldüm."

"Captain Kaeya'nın ekibi yeniden mi çıkacak?"

"Evet, kayıp üyeleri, ve mümkünse sağ kalanları toplamayı planlıyoruz."

"Kurtarılan her insan, zombilere karşı olan savaşımızda yeni bir müttefik demek, dolayısıyla mantıklı." diyen Xiao başıyla onayladı Albedo'yu, ardından ekledi; "Size eşlik edebilirim."

Aether kolunu Xiao'nun önüne attı, arkasına aldı. "Onun gelmesine gerek yok, size ben de eşlik edebilirim."

"Başka? Sana silah vermeyelim de açık hedef ol istersen." diyerek içeri giren kadın sinirli gibiydi, Aether'ın güvenliği için endişe ettiği açıktı. "Burada güvendesin. Fatui, Master Diluc'un bölgesine izin olmadan adımını bile atamaz."

"Ama Eula, dna-"

"Onu bize bırak ve dinlen. Xiao'yu alıyorum. İyi bir savaşçı olduğu açık, işimize yarayacaktır."

Aether yine stresle alt dudağını ısırdı, ve kollarını Xiao'nun beline sardı. "Gitmesini istemiyorum, ben olmadan olmaz.."

"Aether, endişelenme, sen olmadan da hayatta kalabilirim, bu, şimdiye kadar yaptığım şeydi zaten."

"Ama istemiyorum, benimle birlikte olduğunu biliyorlar, Fatui peşine düşecek.. Bunu daha önce de yaptılar, neredeyse Bennett'i kaybediyorduk-"

"Düşündüğün gibi olmayacak, olsa bile, beni ele geçirmek o kadar kolay değil." Xiao, Aether'ı alnından öptü, ardından saçlarını düzeltti. "Zaten Mister Zhongli ve diğerlerini bulmak zorundayım, ve bunu dışarı çıkmadan yapamam."

"..."

"Yalnızca burada kal ve dinlen, olur mu? Virüs ile savaşmaya çalışırken yeterince yorgun düştün zaten."

"..Ancak bir şartla.." Aether, Albedo'ya döndü, ciddi bir şekilde ekledi. "Ona da yapacaksınız."

Albedo gülümsedi.
"Elbette, güvenliğinden emin olacağız."

Xiao kafa karışıklığı ile gözlerini kırpıştırdığı sırada, bir eli hâlâ Aether'ın göğüs kıvrımında, hemen koltukaltından biraz aşağısını tutarken, Albedo'ya sordu. "Neyden bahsediyorsunuz?"

Albedo'nun tek yaptığı ise, sol elinin işaret parmağı ile kendi boynunu isaret etmekti, ve orada olan şeyi anlamak zordu. "Aşı falan mı olacağım? Bağışıklığımı güçlendirmek için?"

"Hayır, henüz virüse karşı olan bağışıklığı daha güçlü kılan herhangibir ilaç keşfedemedim, ancak tıbbi ekibimiz, Sucrose ve Lisa'nın da yardımıyla üzerinde çalışıyorum. Senden istediğimiz, siz Liyuelilerin asla yapmadığı bir prosedür."

"İnsanlarımıza yapmamız gereken, ancak yapmadığımız ne olabilir ki?" diye soran Xiao, cevabı içeri çoktan girmiş, ve hatta öylece duvara yaşlanmış çoktandır onları dinleyen kişiden almıştı, Kaeya'dan; "Çip takmak."

~~~

Yb?

Bu sonu hiç beklemediğinize o kadar eminim ki dhksdvdk

Xiao çizimini paylaşabilmek için o sahneyi yazmam lazım, ve o sahne için de önce Fatui'nin Xiao'yu--- tüh spoiler.

The Prophecy Of The Wind Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin