Her şey dahil olmak üzere toplam 1173 kelime ile hepinize iyi okumalar millet, 50 yorumda yb gelecek~
~~~
"Kaeya, yalnızca onaltı yaşındaki bir çocuğa m16 silah mı verdin sen az önce? Üstelik.. Yalnızca iki ay kadar önce ölümden dönmüş olan bir çocuğa?" Kaeya, bunu diyen Rosaria'ya göz devirdi: "Hadi ama Rosa, bu kıyamette hepimiz silah kullanmayı öğrenmek zorunda kaldık. Üstelik, bir planım var. Yalnızca söylediğimi yapmasına ve bana ayak uydurmasına izin versen bile yeterli olacaktır. Geride dur, ve izle."
Kaeya vücudunu tekrar karşısındaki gençlere çevirdi: "Evet, Razor. Basitçe anlatacağım. Seni göremeyen zombileri hatırlıyorsun, değil mi?"
"..." Razor tedirgindi, yalnızca Bennett'e baktı. "Hadi ama, cevap verebilirsin Razor, endişe edecek bir şeyin bile yok." diyen Kaeya'ya karşılık verdi Razor: "Bennett var.."
"Ah, fakat birazdan yapacakların sadece Bennett'in değil, hepimizin yararına olacak."
"Öyle mi..?"
"Öyle mi sahiden?" Rosaria da Razor'ın dediğini tekrarladı, kaşları hâlâ çatıktı ve karşısında gördüğü adamın kendisine güvenme şekline bakarken hiç iyi bir izlenim alamıyordu.
"Bu iş gittikçe sıkıcı olmaya başladı, soru sormaya bir son verseniz ve planı uygulamaya koyulsak nasıl olur? Size söz veriyorum ki, kimse zarar görmeyecek."
"..Söz verdin."
Kaeya başıyla onayladı. "Evet, söz verdim. Yalnızca saldıracaksın, yeniden görmezden geleceklerini hesaba katarsak da, iyi olacaksın. Aramızda tek bir çizik dahi almadan istediği kadar zombiyi öldürebilme potansiyelindeki tek kişisin Razor. Bunu Aether veya Scaramouche bile yapamıyor, çünkü o ikisi de bir sürelik savaşın ardından, zombilerin gözünde tekrar birer 'hedef' hâline geliyorlar. Hâlbuki sende durum farklı. Seni en başından beri, kendileri gibi görüyorlar. Nasıl oluyor bilmiyorum ancak, bir şekilde, insan olarak kalmana rağmen onlara karşı görünmez biri olmayı başarıyorsun."
Razor biraz yüzünü ekşitti, Kaeya'nın uzun uzun konuşması başını ağrıtıyordu: "Afedersin, ne kadar hassas olabileceğin bir an aklımdan çıkmış. Pekâlâ, harekete geçmeye ne dersin?"
"Kaeya.. Ben- den.. ne istiyorsun? Ne yapmamı.. bekliyor- sun?"
"Eline silah verdim. Sence de belli değil mi? Biz seni başka bir köşeden güvenceye alırken, sen dilediğin kadar zombi katledebileceksin!"
Bennett tedirginlik ile öne bir adım attı ve Razor'ı arkasına alırken mırıltı gibi çıkan ses tonuna rağmen savunmasını yaptı: "Captain.. Biz daha önce hiç.. böylesine fazla zombi öldürmedik. Kan görmek bayıldığımız bir şey değil.."
"Buna 'bayılmayacaksınız' zaten, evet."
"... Ben bilinç yitirme anlamında söylemedim- demek istiyorum ki, kalabiliyorsak veya onlarla burun buruna değilsek, katliam, tercihimiz olmazdı. Bu çok rahatsız edici.. Aether'ı savaşırken izleyen dronelardaki kamera kayıtlarından gördüğüm şeyler bile, benim için çok fazlaydı."
"Bennett, bunun nasıl bir şans olduğunun farkında değil gibisin. Zombi nüfusunu azaltabilir, üstelik hiç kayıp vermeyebiliriz. Nükleer veya değil, rastgele bombalar atıp genel olarak şehirlerimize zarar vermek, etrafı yerlebir etmek daha mı mantıklı sence? Sadece zombileri hedef alabiliriz, biliyorsun."
"Onu demek de istemiyorum, ancak Razor tek başına-"
"Bennett. Deneyelim." Bunu diyen Razor'a döndü Bennett. "Ama.."
"Yapabilirim. Yapamazsam da.. geri döneriz. Olur mu?" diye soran Razor'ı yanıtladı Kaeya: "Elbette. En ufak bir sorunda geriye döneceğiz, ve hiçbir kaybımız olmayacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Prophecy Of The Wind
FanfictionXiao boş sokaklarda yürüyordu ki, bazı çığlık sesleri duyduğunda eli tabancasına gitti. Herhangibir şekilde dikkat çekmemek adına sessiz olması gerektiğini biliyordu, yavaş adımlarla ilerlemeye devam ederken sağına, ve yavaşça arkasına da bakmayı ih...