•..Love, Care, And Warmth?|

83 10 78
                                    

Her şey dahil olmak üzere 1249 kelime ile iyi okumalar millet, 50 yorumda yb gelecek~

~~~

Diluc, Razor'ı, Bennett ile birlikte kaldığı odaya taşıyarak yatağa yatırdı, üzerini güzelce örttüğünden emin olduktan sonra ise eli bir an Razor'ın uzun, yumuşak saçlarına gidince, Bennett'in de burada olduğunun farkına vardı, duraksadı.

Gerektiğinden fazla samimi ve yumuşak davranarak duvarların ardındaki kişinin görülmesine izin veremezdi, bu sebepten dolayı elini geri çekti.

"Üşümediğinden emin olmam gerekiyordu. Herneyse, gerisini sen de halledebilirsin."

"Elbette, teşekkür ederim Master Diluc, ona çok iyi bakacağım!"

Diluc her zamanki soğukkanlılığını koruyarak da olsa, elini Bennett'in omzu üzerinde tuttu, ardından yanından geçip gitti.

Kimseye belli etmek istemese de, Klee'nin ölümü onu bile etkilemişti.

Klee ile daima yakınlaşmayı deniyordu, ancak istemsizce bile o kadar soğuktu ki, Klee, Diluc'u asla gülümsemediği ve daima somurtkan, insanlara karşı mesafeli olduğu için sevememişti bile. Klee, Diluc'un neden eskisi kadar mutlu, gülümseyen biri olmadığını anlayabilecek yaşta bile değildi aslında. Ve Diluc, Klee'ye olan ilgisini gönlünce, korkmadan gösterebilmeyi dilerdi. Belki yalnızca biraz daha çaba sarf etseydi ve hislerinde açık olsaydı, herkes hakkında övgüler yağdıran küçük kız, onun hakkında da aynı güzel sözleri diyebilirdi.

Bu yüzden, geri kalan çocuklara çok daha iyi bakmak konusunda kendisine bir söz vermişti. Üstelik, onlara değer verdiğini göstermek için elinden geleni yapacağı konusunda da.

....

"Aç ağzını."

"Yok daha neler.." diye mırıldandı Aether, Xiao'nun getirmiş olduğu yemek tepsisine bakarken. Öğlen saatleriydi ve herkes kafeteryada yemek yiyordu, elbette, Knights Of Favonius üyeleri olarak, onlara ayrılan özel, ayrı bir bölümde.

"Ne var? Benim elimden yemek yiyemez misin yoksa?"

"Bebek olsaydım, belki." demesine karşılık kendini son anda tuttu Xiao; "..."

Aether boş boş ona bakt; "...?"

Ve Xiao da; "..."

Farkına varmasıyla yanakları kızarmış şekilde, utançla "Hayır, ben gerçekten bebek falan değili-" demeye kalmadan, Xiao kaşığı ağzına sokunca, diğer tarafta boş cüzdanı elindeyken bunu gören genç kız kahkahayı patlattı.

"Aman Tanrım, Mona-" Aether neredeyse yemeği boğazında kalacaktı diye eli dudakları üzerinde ağzını kapattığında, Xiao mutlulukla, hafifçe sırtını patpatladı, bebeklere yapılanlar gibi.

"Hadi ama!"

"Yavaş ol, yavaş ye, acelemiz yok öyle değil mi?"

"Aslında, var, bir saat içinde çıkacağımız devriye için seçilenlerden biri de sensin, Xiao." diyen Amber, gülümseyerek yanlarına fakat biraz uzaklarına oturdu, bacaklarını birbiri üzerine attığında ise etli yemeğini yemek konusunda oldukça hevesli görünüyordu.

"Ne? Hayır.. Size Xiao ben olmadan gitmeyecek demedim mi?"

"Sana soran olduğunu hatırlamıyorum.." Eula, Amber'ın soluna otururken kaba olmak için dememişti bunu, ancak yine de, elinde olmadan, daima dürüsttü ve direkt konuşurdu. Tıpkı Albedo gibi.

"O giderse, ben de geliyorum."

"Aether, hayır." Aether, Xiao'nun ilk defa ona bu kadar ciddi baktığını görünce afalladı, hayal kırıklığı gözlerinde belli bir şekilde mırıldandı. "..Ne?"

The Prophecy Of The Wind Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin