Her şey dahil olmak üzere 1166 kelimeyle iyi okumalar millet, 50 yorumda yb gelecek~
~~~
"Mika bizi yukarıdan drone ile takip ediyor, ve yine sokakları boşaltmış, bu bize zaman kazandırır." diyen Amber bir yana, Aether öylece dışarıyı izliyordu. Araba durduğu an ise adımını attı, etrafına baktı, bir yandan da Lumine'nin cesedini en son nerede gördüğünü hatırlamaya çalışıyordu. "... Hiçbir şey duyamıyorum, ve göremiyorum."
Xiao sordu; "Adam ölmüş olabilir mi? Buraya gelmemiz neredeyse iki saat sürdü, ne bekliyorduk ki.."
"Bilemiyorum, sanmıştım ki-" Hissettiği ani baş ağrısı ile kaşlarını çatıp gözlerini yumduğu sırada, omzunda hissettiği Xiao'nun eli birden gevşedi, Aether tekrar gözlerini açtığında ise tüm ekibin yere yığıldığını gördü. "Master Diluc..? Eula, uyan! Amber ve.. Xiao? Hepinize neler oldu birden!?"
Sakinleştirici ile mi vuruldular diye kontrol ederken, bunun sebebinin o olmadığını anlayarak yavaşça ayaklandı. "Tuzaktı, değil mi.."
Aether endişeyle yutkundu, elinde silahını kavradı ve tetikte bekledi. Yaklaşık birkaç saniye içerisinde ise, dört zombinin üzerlerine doğru geldiğini farketti. Silahını kullanırsa daha fazla zombi uyanacaktı, bu sebeple öne atılarak zombilerden birinin bileğini ısırmasına izin verdi, virüs damarlarında dolaşırken de Amber ve Xiao'ya yaklaşmakta olan diğer iki zombiyi hızla alt etti, üçüncü ile dördüncüyü de sessizce öldürmesinin ardından kendini derin nefesler ile, birkaç defa ısırılmış şekilde yere bıraktı, gökyüzünde uçmakta olan drone karşısında indiğinde kameraya gözleri yarım açık bakarak sordu Aether;
"Mika, bu nasıl mümkün olabilir? Frekansın tüm zombileri çatılara çekmesi gerekirdi?"
'İnan bana kafam en az seninki kadar karışık, Aether. Ancak sorun şu ki, bu dört zombinin bir köşede sokak lambasına iplerle bağlı olduğunu gördüm.'
"Yani.. Biri onları resmen, üzerime salmış? Fatui'nin yapacağı tarzda bir şeye benzemiyor.. Onlar ekibimin işini bitirdiği an beni almaz mıydı.."
Bir an öksürdü, ardından alnını yere yaslayarak derin nefesler almaya devam etti. "Diğerlerini buradan götürmek zorundayım, ama ehliyetim bile yok ve hepsi baygın yatıyor.. Neden sadece ben ayakta kaldım, Mik-" Başını kaldırıp bunu derken, droneun parçalandığını farketti, öylece yere başını eğdi. "Yine mi.."
...
Arkasını döndü, ayağa kalkmaya çalışarak ekibine yöneldi, Xiao'yu kaldırmaya çalıştı ancak vücudu o kadar zayıf hissediyordu ki Xiao'nun göğsü üzerine düştü, doğrulmaya çalışırken ensesinden tutulduğunu hissetti, biri onu sırt üstü yere yatırdı ve elinde bir iğne tutuyordu. "Kimsin sen.."
(Y/N: Bu sefer etiket yok, bir şeyler çizmeye üşendiğim için aklımdakine yakın bir resmin üzerinden geçmeye karar vermiştim İnanmazsınız ama sol üstteki teleferik gibi bir şeydi kabloları vardı ve onun resmen drone gibi gözükmesini sağlamaya çalıştım, başarmış mıyım bari ya dkdbdk :v)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Prophecy Of The Wind
FanfictionXiao boş sokaklarda yürüyordu ki, bazı çığlık sesleri duyduğunda eli tabancasına gitti. Herhangibir şekilde dikkat çekmemek adına sessiz olması gerektiğini biliyordu, yavaş adımlarla ilerlemeye devam ederken sağına, ve yavaşça arkasına da bakmayı ih...