•"Does That Mean We All Will Be Together From Now On,"

69 10 71
                                    

(Bölüm nasıl yazılıyordu lan sınavlar biteli bir hafta oldu ama hâlâ mal gibi hissediyorum.. Umarım betimlemeler konusunda kendimi küçük düşürmem çünkü şuan acayip bunaldım ve kafa dağıtmak için ya çizim yapacaktım ya da bölüm yazacaktım-)

Her şey dahil olmak üzere 1064 kelime ile hepinize iyi okumalar millet, 50 yorumda yb gelecek~

~~~

"Xi-" Zhongli tam dudaklarını aralayıp konuşacaktı ki, Xiao'nun kollarını beline sarılmış şekilde hissettiği anda duraksadı. Xiao ise yaptığının farkına biraz geç vardı, saygılı bir şekilde geri adım atarak, başını sağ tarafına indirdi. "Afedersin.. Bir an.. kendime hakim olamadım.."

Zhongli öylece Xiao'nun yüz ifadesini inceledi, ardından onu kendine çekerek sarılan kişi oldu. "Önemli değil, Xiao. Ben de seni özledim.." Aether, Xiao'nun dudak büzerek Zhongli'ye sıkıca tutunduğunu görünce tebessüm etti. "Size bakıyorum da, aynı ekibin iki üyesi değil de, daha çok, uzun zaman sonra yeniden birbirini bulmuş baba ve oğul gibisiniz."

Xiao dolu gözleri yalnızca bir an için Aether'ın altın sarısı gözleri ile buluştuğunda başını başka yöne çevirdi. "Ne kadar da.. ...komiksin."

Aether kıkırdadı, Xiao'nun ellerini tutarken yanağından öptü. "Fazla belli ediyorsun. Biliyorum, Mister Zhongli için oldukça endişe ediyordun. Ancak şuna bak, hayatta, ayakta ve güçlü bir duruş ile karşında dikiliyor~ Sorunlarımızdan birinin hallolduğunu bilmek beni ne kadar da mutlu etti, biliyor musun?"

Bunu duyan Xiao da gülümsedi, Aether o ikisini bir süre yalnız bırakmanın daha iyi olacağına inanarak Xiao'ya, ihtiyacı olursa yakınlarda olacağını söyleyerek uzaklaştı.

...

Diğer tarafta, Xingqui, Chongyun ile sarılmış sekilde, onun yatağında uyurken, duyduğu kırılma sesleri yüzünden gözlerini açtı, yaptığı ilk şey Chongyun'un yüzünü incelemek olmuştu. Chongyun zaten iyi duyamıyordu, dolayısıyla sese rağmen sevgilisinin kollarında huzurla uyumaya devam edebiliyordu.

"..." Yavaş olmaya dikkat ederek Chongyun'un başını, kendi göğsü üzerinden itti, ardından onun bedeni üzerine eğilerek, altına aldığı Chongyun'un saçlarını düzeltti ve yataktan kalktı, sonrasında ise 304 nolu odaya geçti. Kapı kilitli olduğu için sıkıntıyla nefes verdi ve etrafına baktı, Kaeya'yı, Albedo'yla flört eder şekilde görünce onların yanına gitti. "Bölüyorum ama, Scaramouche'un odasından gelen sesin kaynağını kontrol edebilir miyiz?"

Albedo gözlerini kırpıştırdı, Kaeya'nın elini nazikçe saçlarından uzaklaştırdı, ardından ise özel olarak tasarlanmış kimliğini okutarak kapının açılmasını sağladı. Yatak boştu, ve o kadar düzenliydi ki, Scaramouche hiç dinlenmemiş gibiydi. Yemek tepsisi yerdeydi, tabaklar kırılmıştı, içerisindeki yemekler ise etrafa saçılmıştı. Xingqui, duyduğu öksürük seslerine karşılık başını standart boyuttaki küçük odaya, banyoya çevirdi. "...Scaramouche?" Her ne kadar onunla karşılaşma şekli tartışma çıkararak olsa da, istemsiz şekilde hâlini kontrol etmesi gerektiğini düşünmüştü.

Kaeya ilerledi, kapıyı açmak için elini uzatmasından hemen önce, kapı içeriden kilitlenmişti. "Ne yaptığını sanıyorsun, Scaramouche?"

"Gi.." Scaramouche acıyla karnına sarılmış şekilde ağlarken, düştüğü durumu kimsenin görmesini istemiyordu, Xingqui bir kapıya, bir de yemeklere baktı. "..Yemeklerde kullanılan bir şeye alerjin yoktu herhâlde, değil mi?? O an yalanlar uydurduğun çok açıktı."

Scaramouche elbette ki cevaplamadı, Kaeya sıkıntıyla nefes verdi ve kapıyı tekmeleyerek aç- ...mayı denedi, ve Albedo elini alnına vurdu. "Kaeya.. Tek tip odaların banyoya giden kapıları da en az dış kapısı kadar dayanıklıdır.. Üstelik Knights kimliklerimiz banyoyu açmaz, onu yalnızca odada kalan kişi yapabilir. Parmak izi veya kartını kullanarak."

The Prophecy Of The Wind Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin