Her şey dahil olmak üzere 984 kelime ile iyi okumalar millet, 50 yorumda yb gelecek~
~~~
"..." Xiao her ne kadar fanı olmasa da, et yığınına yaklaştı, ancak Venti'ye baktı. "Evet?"
"Xiao.. Ekran. Ekrana bak diyorum. Bulduğum saç telinin kime ait olduğuna."
Xiao başını önüne eğdiğinde, küçük bilgisayarın gösterdiği sonuca şok ile gözlerini araladı, "Bunu ona söylemek zorundayız." diyerek hızla ayaklandı ki tam dudaklarını aralayacakken duraksadı.
Aether, en son bulunduğu çatıda, veya etraflarında bir köşede bile görünmüyordu. Resmen ortadan kaybolmuş gibiydi..
"Aether?" Xiao anlam veremez şekilde etrafına bakarken, Mika'nın sesini iletişim cihazı aracılığıyla işitti. "Endişe edecek bir şey yok, Xiao. Aether hâlâ sizinle."
Venti, sağ eliyle Xiao'nun sol omzunu patpatlarken, sol eliyle de gökyüzündeki, Knights of Favonius'a ait olan droneu işaret etti. Anlaşılan Mika en başından beri onları izliyordu.
Xiao, drone kamerasının yönlendirildiği çatıyı görünce hızla o binadan içeri girdi, son kata çıktığında ise farketti ki Aether öylece yerde yatıyordu. "... Aether..?"
Yavaşça yaklaştı, ve yanında diz çökerek saçlarını yüzünden çekti. "İyi misin?"
Aether gözlerini araladı ve Xiao'ya bakışlarını kaldırdı. "İyiyim, sadece dinleniyordum."
"Başka bir şey yok yani, öyle değil mi?" Aether başını olumsuz anlamda salladığında bile Xiao elinde olmadan endişelenmeye devam ediyordu. "Hayır, yok Xiao.."
"Pekâlâ, pekâlâ.. Bana tutun, seni aşağıya taşıyacağım, görmen gerekenler var. Ayrıca, kısa zamanda bölgeyi terk etsek de iyi olacak. Knights of Favonius'un gönderdiği bu frekanslar, zombileri sonsuza kadar çatılarda tutamaz sonuçta, öyle değil mi?"
Xiao, Aether başını göğsüne yaslarken onu binadan dışarı çıkardı ve Venti'nin yanına geldiklerinde ise yavaşça indirdi.
"Uhm.. Aether.. Göstereceğimiz şey çok saçma, ama yine de görmen gerek diye düşündük."
Aether baş onayı verdi, Venti'nin ekranı kendisine çevirmesini beklemesinin ardından gözleri şok ile daha da araladı. "..N.. ne..? Ama b.. bu.."
"Evet, bulduğumuz saç teli, yüzde 99 doğruluk payı ile sana ait olduğunu gösteriyor."
"Bana kalırsa Venti'nin bunu bulması oldukça garip. Çünkü bildiğim kadarıyla Stormterror's Lair'e ilk defa geldin, öyle değil mi?"
"E- eve.." Aether'ın, gözyaşlarını tutamayarak ağlamaya başladığını gördüklerinde ikisi de endişeyle ona baktı. "Aether, sorun nedir? Saç telin burada ne arıyor bilmiyorum ama, bu ağlanacak bir şey mi ki?"
"Bana ait değil.." Xiao'ya sarılarak, gözyaşları içinde ağlamaya devam etmesiyle idrak etmişti Xiao. "İkizin Lumine.. .. Şimdi anlıyorum, onun kaydı sizde olmadığı için, bunca zamandır kendinle eşleştirme yapıyordun. Ancak, senin bilgilerine erişimi olan Knights of Favonius, neden kızkardeşin hakkında hiçbir şey bilmez? Çip takmayı reddettiği için m-.." Aether'ın ağlama seslerine daha fazla dayanamadı, ve susmaya karar verdi, ardından Venti sordu: "Ölmemiş olamaz mı, Aether..? Et yığını arasında buldum ama.. belki bir ihtimal.." Saçmaladığını kendisi de anlayınca, sıkıntıyla nefes verdi Venti, ve dizlerinden destek alarak ayağa kalktı. "Günümüzün bu şekilde geçmesini hiç beklemiyordum, birlikte eğleniriz falan sanmıştım ama.. ilk saatte bulduğum örneğin kızkardeşine ait olması da.. ne bileyim.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Prophecy Of The Wind
FanfictionXiao boş sokaklarda yürüyordu ki, bazı çığlık sesleri duyduğunda eli tabancasına gitti. Herhangibir şekilde dikkat çekmemek adına sessiz olması gerektiğini biliyordu, yavaş adımlarla ilerlemeye devam ederken sağına, ve yavaşça arkasına da bakmayı ih...