Bölüm | 37

250 23 3
                                    



Carmen, etrafı taradı ama Doynes'den bir iz bile bulamadı. Tek bir eter izi bile yoktu, sanki yer yarılmıştı ve içine girmişti. Carmen ilk defa gergin hissediyordu.

"Hayır..."

Etrafta koşuşturmaya başladı. İçindeki korkudan dolayı ağzındaki purosu yere düştü, her zaman giydiği kalın ceketi bile düşmüştü.

Gerginlikten dolayı bedenini bir sıcaklık basmıştı ve hafif titremeye başlamıştı. Ne yapacağını bilmiyordu, sağ tarafı mı yoksa sol tarafa mı gitmeliydi? Ya da dümdüz hareket etmeliydi. Her yerde bağırma ve ağlama sesleri vardı ama Carmen hepsini unutmuştu.

Yerinde donup kalmıştı. Her şey hızlıca akıyordu ama Carmen hiçbirine yetişemiyordu.

İlerde dizlerinin üzerine çökmüş bir kız ve avucunda bir parça tutan biri vardı. En önemlisi ise dizlerinin hemen yanında duran kılıç...

Carmen bu kılıcı gördüğü gibi tanımıştı. "Kanlı ay kılıcı..."

Hemen yanına koştu, gördüğü kişi ise Elona'ydı. Yanına gidip oturdu ve omuzlarını tuttu. Elona'nın gözleri yaşlar içindeydi ve göz bebekleri titriyordu.

"Ne oldu..?" Diye sordu.

Elona avucunu açtı ve yarısı yanık şekilde duran Argent ailesinin armasını gördü. Carmen eline aldığında eli titriyordu. Carmen yutkundu ve ayağı kalktı. Ayağı kalktığı anda hafif tökezledi ve yere düştü.

Carmen'in sağ gözünden bir damla gözyaşı düştü, Carmen hayatında ilk defa böyle bir şey yaşamıştı.

"Doynes..."

Babasının ölümünde bile soğukkanlı bir şekilde duran Carmen hayatında ilk defa birisi için gözyaşı dökmüştü...

Elona ağlamaya başladı ve Doynes'in kılıcına sarıldı. Carmen cebindeki saati çıkardı, saat hareket ediyordu.

Geçmişte babası ile geçen konuşması aklına gelmişti...

* * *

Argent ailesinin kış bahçesinde duran yirmi yaşında bir genç kız vardı. Etrafta geziniyordu, bu kişi Carmen'di. Aradan kırk yıl geçmesine rağmen güzelliği hiç değişmemişti.

"Carmen," arkadan bir ses geldi.

Carmen arkasını döndüğünde, uzun boylu geniş omuzlu kırk yaşlarında bir adam vardı. Gümüş saçları ve altın gözleri parıldıyordu. Uzun siyah güzel bir ceket giymişti ve siyah bir gömlek içine giymişti.

Carmen gülümsedi, "baba."

Carmen'in babasının adı Julius'du. Julius tek çocuğuna çok değer veriyordu bu yüzden ona karşı her zaman titizlikle davranıyordu. Julius ceketinin cebinden bir cep saati çıkardı. Carmen'e uzattı.

"Bunu al."

Carmen saati alıp açtı, "bu nedir."

"Bu saat çok değer verdiğin birini kaybettiğinde kırmalısın. Bu senin için çok değerli biri olmalı, benden bile değerli."

Carmen babasına sarıldı, "senden daha değerli kimi bulabilirim ki..?" Dedi.

* * *

O günden sonra Carmen babasından daha değerli birini bulmaya çalıştı. Ama hiçbir zaman bulamadı. Babasının cenazesinde kırmak istedi ama bunu yapamadı...

Carmen saate bakmaya devam etti ve avucunun içinde kırıp parçalara ayırdı. Hayatında ilk defa babasından daha değerli birini bulmuştu ama onu şimdiden kaybetmişti. Carmen, kardeşi Doynes'e çok değer veriyordu, onun kaybından sonra ilk defa ona benzer birini bulmuştu ama onuda hemen kaybetti...

Lanetli Reenkarnasyon Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin