Bölüm | 48

217 20 2
                                    



Doynes ve Kain ormandan çıkmak için yola koyuldular. Doynes Lyia'yı kucağına almıştı ve yağmur ormanlarından çıkmak için hızlıca devam ediyorlardı.
Doynes pelerinin altına Lyia'yı saklamıştı, olası bir yağmur durumunda ıslanmasın diye.

"Bu ormandan çıkmak çok zorlu olucak, insanlar ger zaman burada kayboluyor."

"Merak etme, bu ormanı avucumun içi gibi biliyorum. En yakın zamanda buradan çıkmış olacağız ve pazar alanına döneceğiz."

Kain etrafındaki bitkileri inceledi, "burada doğmadığını biliyorum. Nasıl olurda ormanı bu kadar iyi biliyorsun?" Diye sordu.

"Bizler Argent'iz, bizler kurduz. Bizim doğal alanımız orman ve çok fazla yağmur ormanlarının haritası vardı. Hepsini tek tek okuyup ezberlemiştim. Bu ormanı benim kadar iyi bilen biri yok," dedi Doynes.

Kain bitki incelemeye o kadar çok dalmıştı ki, Doynes çoktan onu geride bırakmıştı. Bunu fark ettiğinde hızlıca peşinden koşup gitti.

Lyia sıkıca Doynes'in gömleğini tutmuştu ve mavi gözleri ile ona bakıyordu. Doynes ona bakıp gülümsedi.

"Bir şey mi oldu?" Dedi.

"Hayır baba sadece, çok güzelsin."

Doynes güldü, "demek çok güzelim."

Lyia, Doynes'in güzel altın gözlerini başta çok korkunç buluyordu ama sonradan onların içindeki sıcaklığı gördü.

"Baba..."

"Evet."

"Annem nerde?"

Doynes bu soru karşısında duraksadı, ne diyeceğini bilemedi. Hiçbir zaman anne konusu açılmamıştı ve Doynes hiçbir zaman bu konuları düşünmemişti. Hayatının sonuna kadar Endroma ile olacağını düşünüyordu ama o bile şimdi sadece daha önemli meselesi Caera'yı kurtarmaktı.

"Anne... Seni onunla tanıştıracağım ama şimdi değil. Ondan önce yapmamız gereken işler var," dedi.

"Annemde senin gibi güzel mi?"

Doynes gülümsedi, "evet güzel yeşil gözleri var ve beyaz saçları. Sivri kulaklarını unutmayalım, o güzel yüzü sanki bir tanrıçayı andırıyordu..."

Doynes böyle anlatmaya başlayınca Endroma'yı ne kadar özlediğini fark etmişti. Bir kere bile olsa onu uzaktan görmek istiyordu. Ama bunu yapamazdı, şimdilik sadece geçmişte neler olup bittiğini bulması gerekiyordu.

"Ben çok yoruldum, biraz dinlenebilir miyiz?" Kain sordu.

"Hayır, devam etmeliyiz. Mızıkçılık yapma, Lyia bile mızıkçılık yapmıyor."

Kain gözlerini kıstı, "o senin kucağında duruyor ve hiçbir şey yapmadan yolculuk ediyor."

"O daha bir çocuk ve bu yüzden böyle hareket etmesi normal. Benim değerli kızım her zaman kucağımda hareket etmeli,"dedi Doynes.

Kain iç çekti, yürümekten nefret eden biri olduğu için ormanda yürümek ona göre değildi. Doynes bütün gün yürüyebilirdi, Lyia'yı taşıyıp taşımaması sorun değildi.
Her şekilde rahatça hareket edip gidebilirdi.

* *

Aradan üç gün geçmişti, Doynes ve ekibi en sonunda pazar yerine ulaşmıştı. Kain mutluluktan gözleri yaşarmıştı, sonunda ormandan çıkmayı başarabilmişti.

"Şimdi ne yapacağız?" Dedi Kain.

"Gidip bir yerlerde otur, bizim için yemek falan söyle. Ben Lyia ile biraz dolaşacağım, hemen ardından yanına geleceğim."

Lanetli Reenkarnasyon Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin