02

313 95 5
                                    

1.5 Yıl Önce

Kırmızı düşlerimi büyüleyen bordo büzgülü kalem etekli v yaka kemerli bir elbiseyle gecenin en iddialı kadınıydım.

Hala üstümde bir depresyon havası varken Esra'nın istekleri üzerine gece vakti sadece geceleri işlek o mekana gittik. Kafa dağıtmaya herkesten çok ihtiyacım vardı ve Esra sayesinde o da olmuştu.

Hazır nişanlısı da yokken gece gece ilk defa kız kız eğlenecektik tabii buranın bir gece kulübü ve bir bar olması bir şekilde umarım bir terslik çıkarmazdı çünkü asla terslik çıksın isteyecek veyahut kaldıracak havamda değildim.

Tek istediğim kendimi bir süreliğine de olsa akışa bırakarak her şeyi unutmak ve eğlenmekti.

Ve ilk defa öyle de oldu.

...

Girdiğimiz gibi yoğun alkol kokusu bizi karşılarken aynı zamanda kadın parfümleri havada uçuşuyordu. Hızlıca içeriye adımlayarak girdiğimizde etrafı daha iyi keşfedebilme fırsatı bulmuştum. Bayağı bir kalabalıktı, sahibi iyi para kazanıyor olmalıydı. Bayağı işlek bir mekandı.

Esra ile barmene ilerleyerek iki tane başlangıç spesiyali içecek aldıktan hemen sonra içecekleri kafamıza dikerek dans etmeye başladık. Ama kız kıza eğlencemiz yarım kalmıştı bir süre sonra.

Sebebi ise Esra'nın her şeyi nişanlısına ötmesi olmuştu. Esra'nın nişanlısı vakit bulur bulmaz burada olduğumuzu öğrendiği gibi çok geçmeden yanımıza gelmiş ve Esra'yı benden çalmıştı. Doğal olarak bende artık yalnız başımaydım.

Gözlerimi birbirine yapışmış çifte devirerek bar kısmına gittikten sonra boş taburelerden birine yanımda kim var kim yok diye umursamadan kendimi atarak oturdum ve barmen benden tarafa dönesiye ağır bir içecek siparişi verdim.

Sarhoş değildim, kendimde olduğum da söylenemezdi ama sipariş ettiğim içeceği içtikten sonra tamamen kendimi kaybettim. Aynısından tekrar tekrar sipariş edecektim ki solumda duyduğum sesle öylece kaldım. Başımı çevirip solumdaki kişiye baktığımda bir saniyeliğine dona kalmıştım. Karşımdaki beyefendiyi baştan aşağıya süzerken bir şeyler söylemeye devam ediyor ama ben onun hiçbir sözünü duymuyordum bile.

Tamamen siyah giyimli dağınık siyah saçlı bir adamdı. Elinde umursamazca viski bardağı tutuyordu. Bardağı tuttuğu elinde tıpkı boynundaki kolye gibi gümüş bir saat vardı. Kolye o kadar belirgindi ki saat bile yanında sönük kalmıştı.

Zincir kolye gömleğin acılı üç düğmesinden rahatça görülüyordu. Kafayı fazlasıyla dağıtmıştım ama belli ki karşımdaki adam da fazlasıyla dağıtmıştı hatta öyle bir dağıtmıştı ki savaştan çıkmış yorgun bir hali vardı sadece kafayı değil saçlarını da dağıtmıştı.

Adamı baştan aşağıya süzme işlemim bittiğinde gözlerimi kömür karası gözlerine diktim. Hayatımda bu kadar koyu bir göz rengi görmemiştim. Bizim aile hep açık kahverengi ve ela tonlarında gidip geliyordu.

Sözlerini umursamadan gözlerine bakmak için dikkatle eğilip yanaştığımda istemsizce bir çekim gerçekleşmişti.

Gözlerinin rengine bakmak için sandalyemden üzerine eğildiğimde dengemi kaybetmemle omuzlarına tutundum. Elleri belime yerleştiğinde gözlerini artık daha net görüyordum. Ve tek odak noktam gözleri iken hala konuşmaya çalışıyordu.

Hey dikkat et.

'' Bana bir şey olmazz! ''

Uzata uzata ve kıkırdayarak söylediğim sözlerden sonra yüzüne gülümseme yerleşmiş ve belimdeki elleri beni kendisine çekmişti. Zaten sandalyemin ucunda zorlukla oturuyorken şimdi de karşımdaki tanımadığım adamın bacakları üzerinde, kucağında oturmaktaydım.

SANA TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin