Haneul'ın kalçası masaya çarptığında kapıyı tamamen açılmış ve odaya girmişti bir kadın.
Jungkook dudaklarını ayırmamıştı. Onu öpmeye devam etmiş ve ışığın açılmasını beklemişti. O şık açılında da dudaklarını ayırmıştı onunkilerden. Şaşkınlıkla ona bakan Haneul'ın gözlerine bakmıştı.
"Bu ne hal!? Ne yapıyorsunuz siz be adam!?"
Jungkook geri çekilip kapıdaki kadına baktığında Haneul kalkık kaşlarını indirmiş ve gözlerini Jungkook'a çevirmişti. "Çabuk çıkın! Burası eviniz değil! Çıkın çabuk! Gidin burdan! Reziller!"
"Pardon! Gerçekten özür dileriz!" diyerek Haneul'ın elinden tutmuştu Jungkook. Koşar adımlarla onu çekiştirerek odadan çıkmış ve koridorda koşarak ilerlemeye başlamıştı.
Haneul'ın elini sıkıca tutmuş ve asla bırakmamıştı Jungkook merdivenlere gelene kadar. Merdivenlerin önünde de durmuş ve Haneul'a dönerek özür dilemişti.
"Başka çarem yoktu."
Gözlerini Jungkook'dan ayırmamıştı Haneul. Öylece bakmıştı yüzüne. Jungkook da elini onun koluna atıp onu hafifçe sarsmış ve "Haneul?" demişti.
Gözlerini kaçırmıştı Haneul "Tamam." diyip. Merdivenlerden aşağı inmeye başlamış ve Jungkook'u arkasında bırakmıştı.
Düğünden çıkan ikili arabaya doğru yöneldiklerinde adıyla seslenmişti Jungkook ona. Ama o dönüp bakmamıştı. Duymamıştı çünkü.
"Haneul, sana diyorum!"
Jungkook kolundan tutup onu kendine doğru çevirdiğimde dolu gözleriyle karşılaşmıştı. Ardından "Ağlıyor musun?" demiş ve ona bakmaya devam etmişti.
Gözyaşını hafifçe silmişti Haneul. Ardından "Önemli değil dedim ya." demişti. "Neden ağlıyorsun o zaman? Neye üzüldün?"
Derin bir nefes alıp arkasına döndüğünde elleriyle yüzünü kapatmış ve ağlamaya başlamıştı Heneul. Duraksayan Jungkook ise ne yapacağını bilememişti. Onu öptüğü için mi ağlıyordu yoksa başka bir şey olmuştu.
Hiçbir şey demeden onun arkadından yaklaşıp koluna dokunmuştu Jungkook. Ardından "Arabaya binelim." demiş ve Haneul'a bakmadan arabaya doğru yürümeye başlamıştı.
Ellerini yüzünden çekmişti Haneul. Jungkook yavaş adımlarla arabaya doğru giderken Haneul'ın ayak seslerini duymuş ve derin bir nefes verip arabaya binmişti.
...
Haneul pencereden dışarı doğru bakerken camı aralamıştı. O, yüzüne hava gelmesini sağlarken "Daha iyi misin?" diye sormuştu Jungkook ona. Haneul da tek kelime etmeden olumlu anlamda kafa sallamıştı.
Arabayı yavaşlatmıştı Jungkook. Kafasını Haneul'a doğru çevirmiş ve "Bir şey ister misin?" diye sormuştu.
"Hayır, teşekkürler."
Jungkook arabayı iyice yavaşlatıp sağa çekerek durduğunda kafasını Jungkook'a doğru çevirmişti Haneul. Ardından Jungkook'un sorduğa "Ne oldu?" sorusuna "Bir şey olmadı." demişti.
"Neden ağladın?"
Haneul pencereyi tamamen açıp dikiz aynasında gözlerini kontrol ettiğinde derin bir nefes almış ve Jungkook'un meraklı gözlerine bakmıştı "Bugün Jungkook'un ölüm yıl dönümü." diyerek.
Bu Jungkook'un aklından tamamen çıkmıştı.
"Ve mezarına bile gidemedim. Üstelik bugün..."
Doğrulan Jungkook Haneul'a bakmaya devam ettiğinde gözlerini dışarıya doğru çevirip "Ah, vicdanım rahat etmiyor." demişti Haneul.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bunny 2 | JJK
FanfictionZaman durmaz. Durmamıştı da. Yıllar geçmişti o günün ardından. Jungkook'unu kaybeden Haneul liseyi bitirmiş ve üniversiteye başlamıştı. Hatta üniversitesini bitirip mezun olmuştu iyi bir hemşire olarak. Hayatına devam etmekten başka çaresi yoktu. ...