Odadan depodan çıkan Haneul Jungkook'la karşı karşıya geldiğinde bir şey demeden odasına doğru ilerlemişti Jungkook. Haneul da hemen arkasındaydı.
İçeri adımını atar atmaz arkasına dönüp içeri giren Haneul'a bakmış ve "Young Ae'ye beni neden söyledin?" diye sormuştu.
Kapıyı kapatırken "Ne? Neden söylemeyeyim?" demişti Haneul. Jungkook da "Benimle dalga mı geçiyorsun Haneul?" demişti ona. "Jungkook iyi misin? Young Ae'nin seni bildiğini biliyorsun."
Duraksamıştı Jungkook birkaç saniye. Sonra "Seni uyarmıştım Haneul?" demişti kaşları çatık bir şekilde. "Seni nasıl saklayabilirim tanrı aşkına? Gördü seni, sen de biliyorsun. Ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum."
Saçlarını karıştırıp masasının önündeki tekli koltuğa oturmuştu Jungkook. "Jungkook olduğumu bilmiyor yani?"
"Ne?" demişti Haneul ona anlamaz gözlerle bakarken. Jungkook da hafifçe kıkırdamış ve "Tam bir salağım." demişti.
"Jungkook, anlamıyorum."
"Young Ae aradı seni. Ben de cevap verdim. Bana Jungkook diyince söyledin sandım ve... kendimi belli ettim."
Onun yanına gelip "Jungkook delirdin mi?" demişti. "Ben neden ona Jungkook olduğunu söyleyeyim ki? Nasıl böyle düş-"
"Özür dilerim. Şu sıralar kafam çok karışık ne düşündüğümü bilmiyorum."
Derin bir nefes vermişti Haneul. "İşlerinin yolunda gitmediğini biliyorum ama daha dikkatli olman lazım Jungkook." dedikten sonra yere çökmüş ve ellerini onun dizinin üstüne koymuştu. "Başına bir şey gelmesini istemiyorum. Kimliğini koruman lazım."
Elini Haneul'ın elinin üstüne yerleştiren Jungkook hafifçe okşamış ve "Telefonumu verir misin?" demişti.
Doğrulup cebinden telefonu çıkartmış ve Jungkook'a uzatmıştı. Jungkook da şifreyi girip ses kaydını kontrol etmişti.
"Ne? Hayır! Haneul bu üç dakikalık!"
"Ne demek üç?"
Derin bir nefes verip telefonu önündeki sehpaya doğru resmen fırlatmıştı Jungkook. Dirseklerini dizlerinin üstüne koymuş ve saçlarını karıştırıp "Ben çabaladıkça her şey bok yoluna gidiyor." demişti.
"Seni temize çıkartmaya çalıştıkça daha da kirleniyorsun."
Jungkook'un fısıldayarak söylediği şeyi duyamamıştı Haneul. Hızlıca karşısına oturup "Anlatırım." demişti.
Gözleri dolan Jungkook ayağa kalkıp Haneul'a arkasını dönmüş ve derin bir nefes almıştı. Sonra dönüp "Güzelim her şeyi ayrıntılarıyla anlatmana imkan yok, o ses kaydına ihtiyacım vardı." demişti. Sonra tekrar oturmuştu yerine. "Unutmadan anlatayım işte."
"Söyle sevgilim. Söyle.."
"Önce adımı falan sordu bana. Kendimle ilgili. Neden istiyorsun dedim meraktan olduğunu söyledi."
Arkasına yaslanıp Haneul'a bakmıştı Jungkook. Haneul da heyecanlı bir şekilde anlatmaya devam etmişti.
"Seni sordu sonra. Ne zaman evlendiniz falan dedi. Bunların hiçbirine cevap vermedim. Buraya sohbet etmeye ya da kendimden bahsetmeye gelmedim falan dedim."
Olumlu anlamda kafa sallamıştı Jungkook. Haneul da "Konuşmazsam dana zarar vereceğini söyledi. Ben de ayağa kalktım buraya boşuna gelmişim diyerek. Sonra otur dedi bana. O katilin ölmesini istemiyorsan dediklerimi yapacaksın dedi." demiş ve "Katil mi?" diyen Jungkook'a olumlu anlamda kafa sallamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bunny 2 | JJK
FanfictionZaman durmaz. Durmamıştı da. Yıllar geçmişti o günün ardından. Jungkook'unu kaybeden Haneul liseyi bitirmiş ve üniversiteye başlamıştı. Hatta üniversitesini bitirip mezun olmuştu iyi bir hemşire olarak. Hayatına devam etmekten başka çaresi yoktu. ...