Kang Sun saçlarını karıştırıp yatağın kenarından kalktığında "İnanamıyorum..." demişti karşısında duran ikiliye bakıp. "Bunu neden bana kimse söylemedi? Ayrıca... başka kim biliyor?"
Jungkook "Sadece Bay Lee." demişti Kang Sun'a. Haneul da sandalyeye oturmuş ve "Kang Sun'a bakmaya devam etmişti.
"Doğum gününde orda olmasından anlamalıydım."
Haneul olumsuz anlamda kafa sallayıp "O gün bir şey yoktu aramızda." demişti ona. Kang Sun da Jungkook'a dönmüş ve "Senin birine duygular besleyeceğini hiç düşünmemiştim." demişti.
"Buraya geldiğinden beri birini beğendiğini bile söylememiştin. Şimdi pat diye... gerçi Haneul'ı da söylemedin ki. İnanamıyorum sana."
Jungkook "Her neyse..." demişti ona. "Kimseye belli etme lütfen. Aramızda kalsın."
Olumlu anlamda kafa sallamıştı Kang Sun. Sonra "Konuyu kapatalım. Sana söylemem gerekenler var." demişti.
Jungkook olumlu anlamda kafa salladığında gözlerini Haneul'a çeviren Kang Sun uzunca bakmıştı ona. Jungkook da "Sorun yok." diyerek elini Haneul'ın omzuna koymuştu.
"Olmaz."
Kang Sun ayağa kalkıp "İşle aşkı karıştırma." dediğinde ayağa kalkmıştı Haneul. Jungkook da "Hatırlarsan Haneul o düğüne benimle geldi." demişti.
"O da işin içinde."
Haneul ellerini önünde birleştirip Kang Sun'a döndüğünde gözlerini Jungkook'a çevirmişti Kang Sun. "Teslimat yarın sabah dörtte yapılacak. Terk edilmiş okulun ilerisindeki depo."
Olumlu anlamda kafa sallamıştı Jungkook. "İkiye bölmeyecek miydiniz?" diye sormuştu sonra. Kang Sun da "Böldük zaten. Diğer bir kısmını daha sonra yapacağız. Dediğin gibi önce denememiz gerekiyor. Bu da engellenirse anlarız ki bu iş aramızdan birileri yüzünden olmuyor." demişti.
"Bay Lee'den de onay aldık. Buna senin katılmanı istemiyormuş."
Olumlu anlamda kafa sallayan Jungkook Kang Sun'a teşekkür ettiğinde Haneul'a bakıp odadan çıkmıştı Kang Sun. Haneul da Jungkook'un koluna girmiş ve "Pek memnun değildi gibi." demişti.
"Ona söylemediğim için kızmış olmalı. Ben hallederim."
Gülümsemişti Haneul Jungkook'a. Ardından "Ben de aşağı ineyim. Çok yaralı var." diyip kolundan çıkmıştı. Jungkook da derin bir nefes verip "Hatırlatma güzelim ya..." demişti.
...
Jungkook deposunda, sandalyeye bağladığı adamın tam da karşısında oturup ona doğru bakmaya başlamıştı.
Konuşması gerekiyordu fakat ona söyledikleri yüzünden sinirlenmiş ve üst üste yumruklar atmıştı.
Gelen sesle doğrulmuştu Jungkook. Adamının ona uzattığı telefonu eline alıp açmış ve kulağına götürmüştü.
"Alo?"
"Joonhyun yine aynı sik! Otele geçiyoruz, silahlar da gitti!"
Kulağından uzaklaştırmıştı Jungkook telefonu. Derin bir nefes vermiş ve tekrar kulağına dayayıp "Geliyorum." demişti.
Telefonu kapatıp adamına uzattığında ayağa kalkan Jungkook karşısındaki adama bakmış ve "Ne oldu?" demesine bir tepki vermemişti.
"Yine mi basıldı yeriniz?"
Kahkaha atmıştı adam. Her şeyden haberi vardı. İçlerindeki kişiyi de tanıyordu. Jungkook çok emindi bundan.
"Ne istiyorsun?" diye soran Jungkook'a "Düşünmeliyim..." demişti adam. "Belki... beni kandıran o güzel karın olabi-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bunny 2 | JJK
FanfictionZaman durmaz. Durmamıştı da. Yıllar geçmişti o günün ardından. Jungkook'unu kaybeden Haneul liseyi bitirmiş ve üniversiteye başlamıştı. Hatta üniversitesini bitirip mezun olmuştu iyi bir hemşire olarak. Hayatına devam etmekten başka çaresi yoktu. ...