Bay Lee çalan telefonunu açmış ve karşısındaki kişiye "Alo?" demişti.
Karşısındaki kişi kendi adamıydı. Bir şeyler söylemişti ona. Bu da onun sinirlenmesine ve hızla ayağa kalkıp telefonu kapatmasına sonra da Jungkook'u aramasına neden olmuştu.
Telefonu açmamıştı Jungkook. Bunun üstüne derin bir nefes vermişti Bay Lee kendini sakinleştirmek için. Ardından tekrar aramıştı Jungkook'u. Ama o aramasını reddetmişti.
Hızla odasından çıkan Bay Lee asansörün yanına geldiğinde giriş kata inmiş ve arabasının yanına gelmişti.
Kenarda adamlarla konuşan şöförü bunu fark ettiğinde koşarak gelmişti aracın yanına. Ardından Bay Lee'yi gitmek istediği yere götürmüştü. Ormanın bir kenarında durmuştu araba. Saatler neredeyse gece yarısını gösteriyordu.
Arabadan inen Bay Lee şöförüne burda beklemesini söylemişti. Ardından orman yolunda ilerlemeye başlamıştı.
Jungkook'la yıllarca birlikte kalmıştı Bay Lee. Kendini kötü hissettiğinde nelere yaptığını, nerelere gittiğini öğrenmişti.
Ağaçların aradından geçip boş bir alana geldiğinde ağacın kenarına oturmuş ve sırtını ağaca doğru yaslamış Jungkook'u görmüştü. Arabası da eski evinin oralarda bir yerlerde olmalıydı.
Jungkook elinde şişesiyle yarı baygın yerde otururken onun yanına kadar gelmişti Bay Lee. Onun bu halini görünce sessizliğini korumuştu.
Bir şeylere kızmış ve işi bırakıp kafasını dinlemek için buraya geldiğini düşünmüştü. Ama gördüğü düşündüğünden çok daha farklıydı.
Jungkook'un elindeki boş şişeyi alıp diğer boş şişelerin yanına bıraktığında "Ne oldu?" diye sormuştu ona. Bay Lee'nin yüzünde hüzün vardı. Jungkook için endişelenmişti.
"Sizin suçunuz." demişti Jungkook kısık çıkan sesiyle. "Sizin yüzünüzden." demiş ve yanındaki boş şişelere uzanmaya çalışmıştı.
"Üçü de boş." demişti Bay Lee ona. Jungkook da ona aldırış etmeden en yakın şişeyi almış ve kafasına diklemişti. Boş olduğunu anlayınca da diğerlerinin yanına doğru yuvarlamıştı.
Az çok tahmin etmişti Bay Lee Jungkook'un bu halinin nedenini. En son böyle içtiğinde Haneul'ın babasının öldüğünü ve yanında olamadığını söylemişti. Bu seferki ağlamasının nedeni de bir şekilde Haneul olmalıydı.
"Haneul mı?"
Dolu gözleri daha da dolmuştu Jungkook'un. Elleriyle yüzünü kapatmış ve ağlamaya başlamıştı. Jungkook'un yanına oturup sırtını ağaca yaslamıştı Bay Lee. "Ne yaptı?" diye sormuştu ona.
"D-doktoru seviyormuş."
Ağlaması artmıştı Jungkook'un. Bay Lee de olumsuz anlamda kafa sallayıp "Sen burdayken imkansız." demişti ona.
Hiçbir şey demeden ağlamaya devam etmişti Jungkook. Birkaç dakika sessizce ağlamış ve gözyaşlarını silip hızla ayağa kalkmıştı. Bu hızlı kalkış yüzünden de dengesini kaybetmişti Jungkook. Biraz yalpalamış ve ağaçtan destek alarak ayakta kalabilmişti.
Bay Lee de ayaklanmış ve onun kolundan tutup ilerlemesini engellemişti. "Bekle, nereye?" demişti ona endişeli bir sesle. Jungkook da ona doğru dönmüştü kızarmış gözlerini Bay Lee'nin gözlerine kitleyip. "Keşke o ipin ucundan almasaydın beni." demişti.
Olumsuz anlamda kafa sallayıp "Saçmalamaya başladın." demişti Bay Lee Jungkook'a. O da alayla gülmüş ve "En azından beni sevdiğini bilerek ölmüş olurdum." demişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bunny 2 | JJK
FanfictionZaman durmaz. Durmamıştı da. Yıllar geçmişti o günün ardından. Jungkook'unu kaybeden Haneul liseyi bitirmiş ve üniversiteye başlamıştı. Hatta üniversitesini bitirip mezun olmuştu iyi bir hemşire olarak. Hayatına devam etmekten başka çaresi yoktu. ...