Birden ayaklanmıştı Haneul. Jungkook'a öylesine bakıyordu ki.
"Bu o." diye geçirmişti içinden. "Bu Jungkook! Yaşıyormuş!" diye geçirmişti."Yaşıyorsun!" diyerek bağırmak istemişti Haneul. Koşarak boynuna atlamak ve kokusunu içine çekmek istemişti.
Doyasıya öpmek istemişti onu. Aradan geçen yedi yılın acısını çıkartmak, doyasıya öpmek...
"İşte benim beş özel adamım." demişti Bay Lee önündeki beş adama gururla bakarak.
"Meşhur bıyıklımız Kang Sun." Hafifçe kıkırdamıştı Bay Lee "Kaba göründüğüne bakma, oldukça tatlı bir adamdır." demeden önce. Ardından "Silah teslimatlarımızı o gerçekleştirir. Kimse sözünden çıkmaz. O olmasa teslimat gerçekleşmez, yolda soyarlar bizi." Üstüne tekrar kıkırdamıştı.
Kang Sun baş selamı verdiğinde "Bir sonraki ise Seok Woo." diyerek yanındaki adamı göstermişti Bay Lee.
"Arkaplanda o vardır. Yolları, konumu, saati... Her şeyi o ayarlar ve teslimat gerçekleşene kadar peşimizi bırakamaz."
Bay Lee Haneul'ın kulağına yaklaşıp "Cılız olmasının sebebi bu. Biraz fazla asabidir,dikkat etmelisin." diye fısıldadığında gözlerini sonunda Jungkook'dan çekebilmişti Haneul. Zaten Jungkook da bir kez olsun bakmamıştı ona.
"Ve Yoon Bin. Görüşmelerde her zaman o vardır. Boyu uzun olduğu için genelde bir adım geri dururlar. Ayrıca çok da sessizdir. Bana hâlâ saç kreminin markasını söylemiyor."
Yoon Bin hafifçe gülümseyerek kafasını yere eğdiğinde "Chan Hee ise burayı yönetiyor. Benden çok tanıyorlar onu. O olmasa tüm işimiz ortaya çıkardı." demişti. Chan Hee de "Yok efendim." diyerek sırıtmıştı.
"Denetime geldiklerinde önce mutfağa sokuyor. Sonra oradaki yemekleri yiyor. Değil mi Yoon Bin?"
"Yok efendim, öyle değil aslında."
Bay Lee kıkırdadıktan sonra gözlerini hızla Jungkook'a çevirmişti. "Bu de serserimiz Joonhyun. Sağ kolumdur benim."
Haneul "Joonhyun mu?" dediğinde "Güvenliğimizi o sağlıyor. Tüm adamlarımdan o sorumlu. Kızdığım şey de baskınlara gitmesi. En çok yarayı bu çocuk alıyor. Tam bir deli." demişti Bay Lee. Ardından da Haneul'a dönmüş ve "İşte bu kadar. Bu beş kişiyi unutma." demişti.
"Sen şimdi resepsiyona git. Yeni hemşire olduğunu söylersen seninle ilgileneceklerdir."
Haneul gözlerini tekrar Jungkook'a çevirdiğinde "Hadi bakalım." demişti Bay Lee. "Buraya geldiğiniz için teşekkürler beyler. İşimize geri dönelim."
Kapıya yönelen ilk kişi Joonhyun olmuştu. Ama Bay Lee "Sen kal Joonhyun." diyerek durdurmuştu onu. Kenara geçmişti ve diğerlerinin çıkmasını beklemişti.
Haneul en son gitmişti. Kapının önüne çıkmadan önce Joonhyun'a bakmış ve öylece durmuştu.
"Haneul? Gidebilirsin." demişti Bay Lee. Joonhyun da en sonunda gözlerini Haneul'a çevirmişti.
Haneul'ın dolu gözlerine.
Hiçbir şey demeden odadan çıkmıştı Haneul. Kapı kapanır kapanmaz Joonhyun birkaç adımla öne doğru gelip "Gördünüz mü? Dediğim gibi oldu işte!" diyerek sesini yükseltmişti.
"Sakin ol Jungkook."
"Nasıl böyle bir şey yaparsınız, hâlâ aklım almıyor?! Haneul'ın benim yanımda ne işi var?"
Bay Lee derin bir nefes verip Jungkook'a baktığında "Senin Jungkook olduğunu bilen sadece biziz. Sen belli etmezsen kimse belli etmez." demişti hafif yükselen ses tonuyla. Jungkook da "Gözleri doluyu." demişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bunny 2 | JJK
FanfictionZaman durmaz. Durmamıştı da. Yıllar geçmişti o günün ardından. Jungkook'unu kaybeden Haneul liseyi bitirmiş ve üniversiteye başlamıştı. Hatta üniversitesini bitirip mezun olmuştu iyi bir hemşire olarak. Hayatına devam etmekten başka çaresi yoktu. ...