Haneul adama pansuman yapmayı bitirip geri çekildiğinde kenardaki sandalyeye oturmuştu Jungkook.
Saatlerdir ona yumruklar sallıyordu. Tek kelime etmemişti yine de.
Gözlerini Jungkook'a çevirmişti Haneul. Ardından "İzninizle." demiş ve orada beklemeye başlamıştı.
Kafasını kaldırıp Haneul'a bakmıştı Jungkook yorgun gözleriyle. Ardından gözlerini kapıya doğru çeviren Haneul tekrar Jungkook'a bakıp kapıya yönelmişti.
Ardından ayaklanmıştı Jungkook. Karşısında sandalyeye bağlı adama uzunca baktıktan sonra yavaş adımlarla depodan çıkıp kendi odasına girmişti.
"Jungkook. Seninle konuşmam lazım."
"Ne oldu?"
Jungkook bedenini tekli koltuğa bıraktığında karşısına oturup "Hyun Woo ile konuştum." demişti ciddiyetle. Jungkook da doğrulmuş ve "Doğru... o mesele var bir de." demişti.
"Ne dedi?"
Haneul "Senin Jungkook olduğunu düşünüyor. Olmadığını söylememe rağmen inanmadı. Seninle konuşup kendisi görecekmiş." dediğinde saçlarını karıştırıp derin bir nefes vermiş ve "Bir de bu çıktı başıma." demişti.
"Young Ae'yi görebilmek için takip etmiş beni."
Kaşları çatılmıştı Jungkook'un. "Kendisi ayrılmamış mıydı ondan?" diye sormuştu. Haneul da "Ailesi zorla başkası ile nişanlamış." demişti.
Olumlu anlamda kafa sallamıştı Jungkook. "Gelsin konuşsun o zaman." demişti Haneul'a.
"İyi misin?"
Olumsuz anlamda kafa sallamıştı. "Kaslarım ağrıyor." demişti.
"Sen yapmak zorunda mısın bunu? Diğer adamlarına söyle, onlar ilgilensin."
Gülümseyerek Haneul'a bakmıştı Jungkook. Sonra gözlerini pencereye doğru çevirmiş ve perdenin kapalı olduğunu görmüştü.
Bacağına patpatlamıştı yavaşça. "Gel." demişti ona. Haneul ise Jungkook yaptığı gibi pencereyi kontrol etmiş ve tekrar ona doğru bakmıştı.
"Jungkook, olmaz. Biri girer."
"Kapıyı kitleyip gel."
Gözlerini Jungkook'un yorgun gözlerine kilitlemişti Haneul. "Yorgun değil misin?" diye sormuştu. Jungkook da kafasını geri doğru yaslamıştı. "Ah, Haneul. Sadece dediğimi yap."
Ayağa kalkan Haneul kapının yanına gitmiş ve anahtarı yavaşça çevirip kapıyı kitlemişti. Sonra Jungkook'un yanına gelmişti.
Bacaklarını bakmıştı önce. Nasıl oturacaktı ki? Tekli koltuktaydı zaten. Bir bacağına otursa tüm ağırlığını ona vermiş olurdu. Zaten yorgundu Jungkook. Haneul da o kadar hafif sayılmazdı.
Gözlerini aralayıp Haneul'a bakmıştı Jungkook. Hafifçe kıkırdayıp Haneul'ın ona bakmasını sağlamıştı. Ardından "Neyi hesaplıyorsun?" demişti ona.
"Bir şey hesaplamıyorum."
Jungkook doğrulup Haneul'ın elinden tutmuştu. Bacaklarını oldukça açmış ve arkasını çevirip sol bacağına oturtmuştu. "Bak, bu kadar." dedikten sonra da bir elini beline yerleştirmişti onun. Kendine doğru yakınlaştırmış omzuna bir öpücük kondurmuştu.
Almını omzuna yaslayıp derin bir nefes vermişti Jungkook. Diğer elini Haneul'ın bacağına yerleştirmiş ve "Tüm yorgunluğumu alıyorsun." demişti.
"Böyle uyusam olur mu?"
Olumsuz anlamda kafa sallamıştı Haneul kıkırdayarak. "Bacağın ağrır." demiş ve Jungkook'un saçlarını karıştırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bunny 2 | JJK
FanfictionZaman durmaz. Durmamıştı da. Yıllar geçmişti o günün ardından. Jungkook'unu kaybeden Haneul liseyi bitirmiş ve üniversiteye başlamıştı. Hatta üniversitesini bitirip mezun olmuştu iyi bir hemşire olarak. Hayatına devam etmekten başka çaresi yoktu. ...