Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın lütfen 🩷🤍
Bölüm şarkısı medyada:
Didn't mean to hurt you - Jess Benko
Keyifli okumalar...
_________________________Roma'ya uçuş süresince herkes uyumuştu, Levent dışında. Her ne kadar yorgunluktan gözlerinden uyku aksa da bir şey uyumasına engel olmaya devam etmişti. Öyle ki otele vardıklarında ekibin geri kalanı açlıkla savaş verirken Levent'in tek savaşı bir an önce yatağa ulaşmak olmuştu. Duş dâhi almadan (!) kendini yatağa attığında çok geçmeden Aysun'un dokunuşlarını sırtında hissediyordu. Eşyaları bırakıp yemeğe çıkmalarında karar kılmışlardı ama görünen o ki Aysun gitmeyi reddetmişti.
"Levent?" Diye fısıldadı. Uyuyup uyumadığından emin olamıyordu ama bir yandan da durumunu fazlasıyla merak ediyordu.
"Hm?"
"Birini çağırtayım mı?"
Levent başını olumsuz anlamda sallarken kalan tüm gücünü kullanmış gibi hissediyordu. Midesi bulanıyor, gözünü açtığında dahi etrafı karanlık görüyordu. Aysun'un dokunuşları yüzüne ulaşırken "Ateşin var sanki Levent. Tansiyonunu ölçeyim mi?" Dediğinde sesindeki panik canını sıkmıştı. Onun için endişelenmesini istemiyordu. Tıpkı Ürdün'e geldikleri ilk uçuş gibi yüksek ihtimalle yalnızca dengesi bozulmuştu. Ayrıca haftalar sürmüş olan bir gezinin yorgunluğu da şu an üzerindeydi. Bu hariç altı ülke gezmişlerdi. Birkaç ay önce 6 senelik bir komada olduğu düşünülürse şu yaptığı pek akıl kârı gelmiyordu kulağa. Yine de kendini sürekli bozulan, eski sürüm bir bilgisayar gibi hissetmeye başlamıştı. Kendince gezi boyunca bu tip durumlarla herkesin tadını kaçırmış, ayak bağı olmuştu.
"Uyusam geçer, sen git lütfen. Neredeyse bugün yemek yemediniz."
Aysun'u görmüyordu ama yüz ifadesinin bu öneriyi reddettiğini tahmin edebiliyordu. Duyduğu hışırtıların ardından Aysun'un çantasından atıştırmalık bir şeyler çıkardığını tahmin etti. Ne yani, bunlarla mı doymayı planlıyordu?
"Tamam uyu şimdi, canın bir şey istediği zaman söyle, ben buradayım."
Ondan duyduğu son cümle bu olmuştu. Saatler sonra gözlerini açtığında midesi daha da kötü bir durumdaydı. Karanlığa bakılırsa da akşam olmuştu. Yatakta döndüğünde yanında Aysun'u bulmayı beklemiyordu zira onun varlığında uyuduğunu unutmuştu. Aklı hâlâ başında da sayılmazdı ama Aysun'un gitmemiş olması, birkaç saniyeliğine de olsa iyi hissetmesine neden olmuştu. Öte yandan Aysun, hareketlendiğini görür görmez doğrularak yataktan kalkmışken koluna eğilmesiyle, kendisine serum takılmış olduğunu henüz fark etmişti.
"Üşüyor musun?"
Levent başını olumsuz anlamda sallarken sırtını dikleştirmeye çalıştığında, Aysun hızlıca arkasındaki yastıkları düzeltti. Levent'in baygın bakışları Aysun'un endişeli bakışlarıyla buluşurken yorgun bir şekilde güldü.
"Tam bir baş belasıyım, öyle değil mi?"
Aysun normal şartlarda belki şaka yapardı ama şu an bunu onaylamak istememişti. Alnına dudaklarını bastırarak ateşini kontrol ederken geri çekildiğinde fısıldadı.
"Senin iyi olman, her şeyden daha önemli."
Levent elbette ki Aysun'un böyle düşündüğünü biliyordu. Fakat o farkında olmasa da kendi söylediklerinde haklıydı. Bakışları seruma giderken henüz yarılanmış olduğunu görmüştü ki Aysun ekledi.
"Bu ikinci serum. Çok fazla sıvı kaybetmişsin."
Levent yuvarlanarak yan dönerken "Berbat hissediyorum." Diye belli belirsiz söylenmişti. Söylenmeleri elbette ki kendineydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLHUN 2 | Yıllanmış Yalnızlık
Romance(Kitapta yetişkin öğeler ve +18 anlatımlar bulunmaktadır. Seri kitabının devamıdır. Öncesinde Yıllanmış Aşk'ı okumanızı tavsiye ederim. Aşağıdaki içerik, ilk kitabı okumayanlar için spoiler niteliği taşımaktadır.) . . . . . Yıllanmış Aşk'taki Aysun...