"Nasıl mümkün olabilir böyle bir şey? Bu nasıl bir anne?" Çınar'ın kurduğu cümleye gülen Miray'a çevirdim dikkatimi.
"Anne mi? Anne denir mi ki böylesine? İnsan bile değil." Öfkesini rahatlıkla dışarıya yansıtabiliyorken hissettiği tüm şeyleri bunun ardında saklamaya çalışıyordu.
"Eflal'e söyleyecek miyiz bu durumu?" Yaslandığım yerden dik bir konuma gelip direksiyonu tuttum.
"İşte buna siz karar vereceksiniz." Dedim kısaca.
Çınar her ne kadar belli etmek istemese de yıkılmış görünüyordu. Mektup ve bu olaydan ne kadar etkilendiğini biliyordum. Daha henüz Miray'a anlatmadan önce ilk olarak konuyu Çınar'a açmanın doğru olacağını düşünmüştüm lakin göründüğü gibi sert bir karaktere sahip değildi. İçinde yaşatmaya çalıştığı bir çocuk vardı ve onun acı çektiğini gözlerinde görebiliyordum.
Turgut elindeki dosyayı incelemeyi bırakıp sesli bir nefes verdi. Sanıyorum sonunda aramıza karışmaya karar vermişti. Bu çocuğun kendini işine bu denli adayıp benim işlerimi bile yaparak yükümü hafifletmesine mutlu mu olsam yoksa arkasında kaçırdığı hayatına üzülsem mi karar veremiyordum.
"Üzülerek söylemek istediğim bir durum var." Dedi sesinde en ufak bir üzüntü kırıntısı barındırmazken.
"Şizofreni genetik bir rahatsızlık ve babadan olan hastalıklar anneden olanlara nazaran çok daha yüksek ihtimalle genetiğine bulaşmış olabiliyor." Kalbimde hissettiğim şeyle yutkundum. Uzun zamandır bir kalbim olduğunu bile hissetmiyorken şimdi bu kadının bana hissettirdikleri sırtıma yük gibiydi.
Eflal'in yaşadıklarını anlayabiliyor olmak ve aslında hayatımızın birbirine olan benzerliği içimde kopan fırtınaları tetikliyordu.
Beni henüz 3 aylık bir bebekken bile beni sevemeyen ailem, onlara mecbur olduğumu bildikleri halde beni terk edişleri insanların ne kadar kötü olabilecekleri gerçeğiyle çok erken tanışmama sebep olmuştu. Tam bu bulunduğum nokta, tüm çabam içimdeki çocuğu öldürmek içindi ve başarmak benim için hiç de kolay olmamıştı.
Şimdi Eflal yıllarca çabalayarak öldürdüğüm hislerimin gün yüzüne çıkmasına sebep oluyordu. En son ne zaman birisi için endişelendiğimi hatırlamıyordum bile.
Turgut omuzumu dürttüğünde başımı kaldırdım.
"Sen ne düşünüyorsun bu konuda diyorum?" Sanırım soruyu ikinci kez soruyordu çünkü o andan itibaren düşüncelerim ortamdaki sesleri bastırmıştı.
"Hangi konuda Çınar?" Arabanın camını aralayıp dudaklarımın arasına sıkıştırdığım sigarayı yaktım. Düşünmekten ve kendine fazla yüklenmekten olsa gerek gözleri kızarmıştı.
"Eflal'e söylemeli miyiz?" Dışarı üflediğim dumanı izledim. Kafamın içerisi de aynen bu şekilde pusluydu. Net olan tek bir şey yoktu. Miray'ın düşünceli hali kafamı karıştırıyordu.
"Bir şey söylemek ve söylememek arasında gidip geldiğin yüzünden anlaşılıyor." Başını kaldırdı.
"Düşünsene Çınar." Dedi çantasının fermuarını açıp içinden bir şey çıkarmaya çalışırken.
"Hayal'den bahsediyoruz arada." Dedi tekrar çıkardığı eskiz defterini avuçları arasında sıkıca tutarken.
Çınar başını arkaya doğru uzatıp anlamsız şekilde Miray'ın elindeki deftere baktı.
"Ne söylemeye çalışıyorsun?" Miray Çınar'ın alnına hafifçe vurduğunda gözlerini devirerek geri çekildi. Bu hallerine gülmek istesem de ortam pek buna uygun değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUVAR
Mystery / ThrillerDerin bir nefes aldım. 'Nasıl bu hale geldin sen?' diye sorgulamadan edemiyor insan. Kar beyazdı eskiden bu duvar, şimdi üzerindeki kan benim canımdan sıçrayarak mı kirletti güzelliğini?