"Yenilgi..." Diye fısıldadı. "İnsan kendisine de yenilebiliyor."
İç sesimin ses tellerini parçalamak istedim.
Tüm bu karmaşadan kaçmak isteyen yanım ağır basıyordu. Ağlamamak için sıktığım vücudumu serbest bırakıp bakışlarımı gökyüzünden çekerek etrafı süzdüm.
"Ne diyeceğimi bilemiyorum..." Bakışlarının üzerimde gezindiğini hissedebiliyordum.
"Çok üzüldüm." Sesinden hissettiğim hüzün kurduğu cümlelerin gerçekliğini hissettirmeye yetmişti.
"Ne var biliyor musun? İnsan olmak çok kötü bir şey." Kaşlarını çatsa da dinlemeye devam etti.
"Her şeye alışmak zorundasın. Ölüme bile. Zamanla acısı geçiyor ve unutuyorsun. Unutmak hatırlamaktan çok daha acı." Sona doğru sesim kısılsa da cümlemi tamamlayabilmiştim. Bu konuları ağlamadan konuşabiliyor olmam bile mucizeydi.
Kahvemden son bir yudum alıp karton bardağı yanımdaki çöp kutusunun içerisine attım. Tüm bu anıları da burada bu bardakla birlikte çöpe atmayı diledim.
Olduğum yerden kalkıp birkaç adım atarak karşımdaki manzarayı süzdüm. Hava kapalı olmasına rağmen oldukça güzeldi. Hafif esen rüzgarla birlikte önüme gelen saçlarımı geriye ittim. Rüzgarda özgürce savruluşunu hissetmek bana kendimi iyi hissettiriyordu. Önümdeki kocaman ağaca bakıp parmaklarımı büyük gövdesinde gezdirdim. Özgürlüğün görsel kanıtıydı benim için. Esen rüzgarda özgürce sağa sola savrulan dalları, döktüğü ve yeniden yeşerttiği yaprakları, bir çok canlıya ev sahibi olmasıyla hayranlık duyulacak kadar mükemmeldi.
"Ne kadar büyük bir ağaç." Dedi yanıma yaklaşırken.
"Buranın en yaşlı ağaçlarından yalnızca bir tanesi." Dedim usulca elimi gövdesinden çekerken. Yerimde durmayı kesip büyük ağaçların arasında, dökülen yaprakların çıkardığı canhıraş sesler eşliğinde ilerledim. Hayal'de hiçbir şey söylemeden yanımda yürüyordu. Beni bıraksalardı tüm ömrümü böyle bir yerde ağaçlar arasında sonlandırabilirdim. İnsanlar ile iç içe olmaktan çok daha iyiydi.
Kendimi daha iyi hissettiğime emin olduğumda olduğum yerde durup hemen yanımızdaki yaprak yığınına baktım. Yüzümdeki sırıtmayı engelleyememiştim. Hayal henüz neye baktığımı anlamaya çalışırken omuzundan yaprak yığınına doğru iterek düşüşünü izledim. Kulaklarımı sesli gülüşü doldururken, istemsizce gülümsedim.
"Bak sen, demek savaş istiyorsun." Gülüşleri arasında oturduğu yerden hafif dikleşerek kolumdan tutup beni de yanına çekti. Yapraklar arasına yığılırken uzun zamandır duymadığım kendi gülüşümü durdurmaya çalışmadım. Kahkaha atarken yerden aldığım bir avuç dolusu yaprağı Hayal'e doğru fırlattım.
"Düşüşün oldukça komikti." Dedim gülmeye devam ederken. Kendimi geriye doğru bırakıp yaprakların arasına sırt üstü uzandım. Büyük ağaçların dallarının açıkta bıraktığı kadar gökyüzü görünüyordu. Etraf oldukça sık ve büyük ağaçlarla doluydu. Hayal de yanıma uzanırken hala gülmesi kesilmemişti.
"Çok eğlenceliydi, ayrıca beklemiyordum." Dedi aynen benim yaptığım gibi üzerime birkaç yaprak fırlatırken. Gülmeye devam ederken başımı geriye bırakıp yaprakların saçlarıma karışmasına izin verdim. Zaman sanki durmuş ve ben anılarla dolu zihnimin içinde sıkışıp kalmıştım sanki. Ne Hayal ne de ben tek kelime bile etmeden uzunca bir süre öylece gökyüzünü izledik. Aramızdaki sessizliği bozan Hayal olmasaydı şayet, tüm gün bu şekilde gökyüzünü izleyebilirdim.
"Bu huzurlu anı bozmak istemiyorum lakin biraz daha burada yatmaya devam edersek beni vinç ile kazıyarak almak zorunda kalacaksın buradan." Dedi güldüğünü belli eden ses tonuyla. Başımı Hayal'e doğru çevirmek için hareket edene dek vücudumdaki uyuşmanın farkına varmamıştım. Vücudumdaki ağrı yüzümü buruşturmama sebep olurken zor da olsa olduğum yerde dikleşip oturur pozisyona geçtim.
![](https://img.wattpad.com/cover/267935775-288-k832931.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUVAR
Misterio / SuspensoDerin bir nefes aldım. 'Nasıl bu hale geldin sen?' diye sorgulamadan edemiyor insan. Kar beyazdı eskiden bu duvar, şimdi üzerindeki kan benim canımdan sıçrayarak mı kirletti güzelliğini?