Bir süre sessiz geçen yolculuğun sonunda merakla ona doğru döndüm.
"Nereye gidiyoruz?" Bakışlarını yoldan ayırmadı.
"Seveceğini düşündüğüm bir yere." Aklımda hala Gökhan'ın söyledikleri vardı.
"Tek işin sinemada çalışmak mı?" Sorduğum soruya karşılık çenesinde kasılan kasa takıldı bakışlarım.
"Babamın şirketinde de çalışıyorum aynı zamanda." Babasının şirketi olan bir insan neden açık hava sinemasında çalışırdı ki?
"Bu şirketin adı ve amacı ne tam olarak?" Arabayı durdurup emniyet kemerini çıkarırken sesli bir nefes verdi. Arabanın kapısını açtıktan sonra bana kısa bir bakış attı.
"Çok soru soruyorsun Eflal, hadi in." Arabadan inip yanına doğru ilerledim. Bakışlarını baştan aşağı vücudumda gezdirdi.
"Bu şortla bu soğukta üşümüyor musun sen?" Çatık kaşlarıyla beni süzmeye devam ederken bu haline gülmeden edemedim.
"Aslında güzel olmaya çalıştım ama bu, bu şehirde oldukça zor." Dudakları yukarı doğru kıvrıldı.
"Güzel olmak için bu şorta ihtiyacın yok." İlk başta söylediği şey ile gülümsesem de sonrasında yüzündeki pis sırıtışa karşılık yüzümdeki gülümseme bir anda silindi. Bu halime öyle bir kahkaha patlattı ki sesi bir süre etrafta yankılandı.
"Pislik misin sen Devran?" Kaşlarımı çattım.
"Ayrıca gecenin bu saatinde insanlar uyuyor ve sen- " Elimi tutup beni çekiştirdiğinde cümlemi tamamlayamadım. Bakışlarım önce eline ardından karşımızdaki bir hayli büyük görünen göle çevirdim. Etrafı ağaçlarla çevrili, yerler ve gölün ağaçlara yakın olan kısımları ağaçlardan dökülen yapraklarla doluydu. Elimi daha sıkı tutup beni önümüzde sık ağaçlarla dolu yola doğru çekti. Sağ tarafım tamamen gölü görüyor, solum ise ağaçlarla doluydu.
"Mükemmel bir yer burası." Parmağı hafifçe elimin üzerini okşadı.
"Seveceğini biliyordum." Onunla en son böyle bir ortamda yalnız kaldığımızda silahlı adamların bizi kovaladığını hatırlamamla bakışlarımı etrafta gezdirdim.
"Tedirgin olduğunu hissediyorum." Önüme geçip elimi bırakmadan yavaş adımlarla geri geri yürümeye başladı. Sanki düşecekmiş gibi paniğe kapılıp elini daha sıkı tuttum.
"Son görüştüğümüzde pek de iyi şeyler olmamıştı." Bakışlarım tekrar etrafı taradı.
"Ben hiç öyle hatırlamıyorum." Sesi gülümsüyordu. Evet, tam olarak tanımı buydu.
"Sen- " Beni kendine doğru çektiğinde vücudum onun vücuduna çarptı.
"Evet pisliğin tekiyim." Güldü. "Ama korkma, ben burada olduğum sürece zarar görmeyeceksin." Son söylediği o kadar inandırıcı gelmemişti ki.
"Neden gecenin bu saati benimle buradasın Ulaş?" Yüzündeki alaycı ifade silinip yerini eski ciddiyetine bıraktı. Ne yaparsa yapsın gözlerindeki ifade bana her şeyden daha tanıdıktı. Boşluk.
"Çünkü öyle istiyorum Eflal." Bunu söylerken yüzünde tek bir mimik oynamadı.
"Anlıyorum ama sadece." Sesli bir nefes verip önümdeki ağacı süzdüm. "Neden?"
"Yanındayken iyi hissediyorum."
"Katil olduğunu bildiği için peşinde." Yüzünü izledim. Söylediklerinin doğruluğundan emin olmak istiyordum lakin bunu anlamak mümkün değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUVAR
Mystery / ThrillerDerin bir nefes aldım. 'Nasıl bu hale geldin sen?' diye sorgulamadan edemiyor insan. Kar beyazdı eskiden bu duvar, şimdi üzerindeki kan benim canımdan sıçrayarak mı kirletti güzelliğini?