Güneşin doğuşunu izledim bir süre. Gecenin sonsuza dek sürecekmiş gibi duran zifiri karanlığına karşı usul usul doğan ve etrafı aydınlatan o cılız ışığı. Miray koltukta konuyla ilgili araştırma yaparken uyuyup kalmıştı. Çınar odasına gittiğinden beri sesi çıkmıyordu, ki büyük ihtimalle o da uyuyordu. Tek başıma Miray'ın ilk geldiğimde dışarı baktığı pencerenin önünde tahminimce iki saatten fazladır oturuyordum ve vücudum hareketsizlikten ötürü artık hissedemediğim bir taş yığınına dönüşmüştü. Sanırım beni buradan kazıyarak almaları gerekecekti.
Kendi kendime söylediğime gülerken hala kafamda dönüp duran konular bir hayli canımı sıkıyordu. Burada oturduğum süreden bu yana tek yaptığım o hesaptaki kişiyle iletişim kurup kurmamak arasında gidip gelen düşüncelerimin karmaşasını dinlemekti. Düşüncelerimin kendi başına bir hükmü olmadığını fark edip olaya el atmaya karar verdim. Yoksa ilerleyen süreçte bu karmaşalar kaosa dönüşebiliyordu. Hiç insanın düşünceleri birbirleriyle savaşır mı? Benim düşüncelerim bunu yapmayı bir an olsun kesmiyorlardı.
Telefonumu büyük bir endişe ile elime alıp Miray'ın bana gönderdiği linkten hesabı açtım. Nasıl olur da beni takip ediyor olmasına rağmen hiç böyle bir hesabın varlığını fark edememiştim anlayamamıştım. Bir süre hesabın mesajlarında vakit geçirip ne yazmam gerektiğini düşünürken gözümün önünde parlayan ampul ile mesajlardan çıkıp hesabın sayfasına geri döndüm. Profilde hesabın kuruluş tarihini görebileceğimiz bir kısım vardı. Kısa süreli bir araştırmanın ardından bulmanın haklı mutluluğuyla gülümsedim.
Hesap bundan iki yıl önce kurulmuştu. Geçirdiğim kısa süreli şokun ardından kesin olarak mesaj atma kararı almıştım.
Eflal-) "Kimsin?" Yazıp gönderdim. Bu saatte mesajımı göreceğini düşünmediğim için telefonu yanıma bırakıp oturduğum koltuğa uzandım.
"Hayat'ı kendi ellerinle gömdün, şu an içinde sulamaya başladığın çiçekleri bir bir kendi ellerinle koparacaksın."
İçimde benim haricimde yaşayan dört kişi daha olduğunu düşünüyordum. Bir yanım benden nefret ederken bir yanım onunla savaşacak kadar çok seviyordu beni. Bir taraf çok çocuksu iken onu durdurmaya çalışan ölü bir tarafın ağırlığında eziliyordu. Telefonumdaki titreme ile gözlerimi araladım.
Oizzys-) "Uzun zamandır bu anı bekleyen birisi." Gelen mesajla bir süre bakıştım. Titreyen ellerimle ekranı yukarı kaydırıp mesajı açtım. Ne cevap vereceğimi bilmiyordum bu yüzden üzerinde çok düşünmek yerine bu olayı direkt olarak çözmeyi hedefledim.
Eflal-)"Benden ne istiyorsun?" İçimdeki heyecana kendi kendime lanetler savururken telefonun ekranını kapatıp cevap beklemeye başladım. Çınar'ın söylediklerini bir süre düşündüm. Ya ben yanılıyorsam ve Çınar haklıysa? Şayet söylediği gayet mantıklıydı. Filmin ortasında orada çalışan biri neden işini yarıda kesip çıksın ki?
"Bak Eflal, seni tanımıyorum lakin en azından bugün başına bir şey gelmeden güvenilir bir yere ulaşman konusunu kafama takmış durumdayım." Sözleri de tanımadığı bir insan için çok fazla samimi türdendi. Neden tanımadığı bir insanın başına bir şey gelip gelmeyeceğini önemsesin ki? Parka gittiğimde de benim dönmemi beklemesi oldukça ilginçti. Bir süre Devran ile olan anları tekrar tekrar düşündüm. Telefonumu düzenli aralıklarla elime alıp mesaj gelip gelmediğini kontrol ediyordum ancak ne görüldü vardı ne de yeni bir mesaj. Karşıdaki kişinin uyuduğunu düşünerek ben de bir süre gözlerimi kapattım lakin bu gece uyuyamayacağım kesin bir gerçekti. Saat ilerledikçe yüzüme vuran güneş ışığının rahatsızlığıyla yerimden kalktım. Saat çoktan 07:30 olmuştu bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUVAR
Mystery / ThrillerDerin bir nefes aldım. 'Nasıl bu hale geldin sen?' diye sorgulamadan edemiyor insan. Kar beyazdı eskiden bu duvar, şimdi üzerindeki kan benim canımdan sıçrayarak mı kirletti güzelliğini?