-26-

19 18 1
                                    

Karşımdaki kadının gözlerine her baktığımda sanki bu dünya üzerinde en acılı insanı görüyormuşum gibi hissediyordum. Evin içerisine girdiğim andan itibaren hissettiğim şey hüzünden başkası değildi. Sanki birisi elleriyle boğazımı var gücüyle sarmış, ciğerlerime dolacak havaya izin vermiyordu. 

"Arsel'in soyadını biliyor musunuz?" Başını olumsuz anlamda salladı. Bu benim için çok da çözülmesi güç bir sorun değildi o yüzden üzerinde durmadım. Oturduğum yerden ayağa kalkıp üzerimi düzelttim. 

"Ben artık gideyim." Benimle birlikte karşımdaki kadın da ayağa kalktı. 

"Sen kızımı tanıyor muydun?" Sanki bir şeyler seziyormuş gibi kısık gözlerle beni süzdü. Her ne kadar belli etmek istemese de kafasında bir sürü soru işareti oluştuğunu biliyordum. 

"Eflal'i tanıyorum." Onun bu konu üzerinde araştırma yaptığımı bilmemesi gerekiyordu. Her ne kadar iletişim halinde olmadıklarını iddia etse de Eflal'e karşı duyduğu korumacılığının bu kapıdan çıktığım an onu arayarak konu hakkında bilgilendirme yapabilme ihtimalini de beraberinde getiriyordu. 

"Kızınızla ilgili yürüttüğüm soruşturma oldukça gizli." Kaşlarını çattı. Sinirlenmekten ziyade endişe içerisinde görünüyordu. 

"Eflal mi anlattı sana Hayat'ı? O yüzden mi konuyla ilgileniyorsun?" Başımı olumsuz anlamda salladım. 

"Size daha fazla bilgi veremem, lakin buraya geldiğim aramızda kalmalı." Ona geçerli sebepler sunmalıydım. 

"Kızınızın katili bulunsun istiyorsanız bu konuda kararıma saygı göstermelisiniz." Bir süre düşünür gibi gözleri etrafı inceledi, ardından hak vermiş gibi gözlerini kırpıştırdı. 

"Tamam oğlum, sen nasıl istiyorsan. Yine de Efal'e bir zarar gelmeyecek değil mi?" Bir anne edasıyla sormuştu. 

"Endişelenmeyin lütfen." Bu yaptığım yanlış olsa da zaten yeterince acısı olan bir anneyi endişelendirmek istemiyordum. Güvenini kazanmış olmalıyım ki yüzünde buruk bir gülümseme oluştu. Daha fazla oyalanacak vaktim olmadığından az önce çıktığımız merdivenleri olabildiğince hızla inip kapının önünde durdum. Çıkmadan önce son arkamda duran kadına döndüm. 

"Eflal ve Arsel görüşüyor mu? Bu konuda bir bilginiz var mı?" Bir süre düşündü. Cevap vermek ve vermemek arasında gidip geliyor gibiydi. 

"Sanmıyorum." dedi etrafı süzerken. Kısa bir bakış atıp verdiği cevabın gerçekliğine ikna olamasam da üzerinde durmadım. Dışarı çıktığımda tekrar kapıya yaslanıp hüzünlü gözlerle gidişimi izledikten sonra kapattı. Hava neredeyse kararmak üzereydi. Eflal ile ayarladığım görüşme saatine çok kalmamıştı. 

Eflal'den. 

Bakışlarımı aynadaki yansımamda gezdirdim. Ağlamaktan kızarmış gözlerimi makyaj bile kapatamamıştı. Siyah şortumun üzerine yine siyah bir kazak giydikten sonra dolaptaki deri ceketlerden birini alıp üzerime geçirdim. 

Bir yanım Devran için heyecanla hazırlanırken diğer yanım halen Gökhan'ın söylediklerini düşünüyordu. Devran için hissettiklerim beni korkutuyordu. Bakışlarım arkamda beliren Hayal'in yansımasına takıldı. 

"Ölülere aşık olunmaz." 

"Devran ölü değil Hayal." Omuz silkti. Yatağa uzanıp bacaklarını yataktan aşağı sarkıtırken elini havaya kaldırıp tırnaklarını izlemeye başladı. 

"Evet, şimdilik." Bu hali her ne kadar sinirimi bozsa da kendime bakmaya devam ettim. Sonunda kendimi izlemekten vazgeçip odadan olabildiğince hızlı çıktım. Saat neredeyse 11'e geliyordu ve geç kalmak üzereydim. Aşağı kata inip ayakkabılarımı giydikten sonra sırt çantamı da alıp evden çıktım. Bahçe kapısından çıktıktan sonra bakışlarım camdan beni izleyen Hayal'i buldu. Anneannem yanında durmuş her zamanki gibi beni nefretle izliyordu. Başımı boş yola doğru çevirip derin bir nefes aldım. Adımlarımı evin önündeki yokuşa yönlendirip hızlı adımlarla inmeye başladım. Ne hissettiğimi anlamakta güçlük çekiyordum. İnsan kendi hislerini bilmez miydi? Anneannemi uzun zamandır görmemiş olmanın acısı mı yoksa Hayal'in benden istediklerinin verdiği huzursuzluk hissi miydi emin değildim.

DUVARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin