-24-

21 19 1
                                    

Bulunduğumuz ortamın gerginliği, içimde buradan koşarak uzaklaşma isteği doğuruyordu. Miray kapıyı yumruklayarak sonuç alamayacağını anlamış olacak ki sesler kesilmişti. Gökhan ortada deliye dönmüş şekilde dolaşıp duruyordu.

"Hem polis olsa bile sana ne bundan? Torbacı olduğunu söylemem korkma." Kendi söylediğime sırıtırken aniden bana dönmesiyle eski halime döndüm. 

"Yok, sen gerçekten salaksın." Masaya yaslandı. "O adam senin katil olduğunun farkında olduğu için peşine düştü, sen de onun ağına düşeceksin sonunda." Dişlerimi birbirine bastırdım. İç sesim onu burada öldürmemek için geçerli nedenler sunmaya çalışıyordu.

"Salak olan sensin. Tutturdun bir katilsin de katilsin. Nasıl bu şekilde birine iftira atabiliyorsun? Hangi malı kullanıyorsun sen? Kafası çok güzele benziyor." Sert bir şekilde masayı iterek yaslandığı yerden çekilip tam karşımda durdu. 

"Bu sana yapmaya çalıştığım ilk ve son iyilik. İster inan, ister inanma umurumda bile değil." Kapıya doğru yürüyüp cebinden çıkardığı anahtarı deliğe sokmadan son kez bana doğru döndü. 

"Ama şunu bil Eflal." İşaret parmağını bana doğru uzatıp yüzüne yerleştirdiği tiksinme ifadesiyle bana baktı. "Ben o pisliğin içinden geliyorum ve bu bakışları nerede görsem tanırım." Kapıyı açıp bir şey söylememe fırsat vermeden sınıftan çıktı. 

Dolan gözlerimi sıkıca kapatıp olduğum yerde bir süre durdum. Duyduğum ayak sesleriyle arkamı dönüp gözlerimi sildim.  Miray koşarak içeri girdiğinde arkasından dershanenin birkaç hocası ve bir hademe de onunla birlikte geldi. Miray kollarını bana sardığında yüz ifademi sabit tutmaya çalışarak karşılık verdim. 

"İyi misin Eflal? Bir şey yaptı mı o çocuk sana?" Geri çekilip kollarımı tutarak vücudumu süzdü. 

"Hayır, konuştuk sadece." Hocalardan biri yanıma doğru yaklaştı. 

"Merak etme gereken cezayı vereceğiz biz ona. Bu yaptığı saçmalık karşılıksız kalmayacak." Başımı olumsuz anlamda salladım. 

"Hayır hayır, sakın. Söylediğim gibi sadece konuşmak istemiş, ceza almasını istemiyorum." dedim bir çırpıda. Bana kafayı takmasını istemiyordum. Korktuğum için değil lakin uğraşmak istemediğim kesindi. 

Bir süre diğer hocalar birbiriyle bakıştıktan sonra kararın bana ait olmasından dolayı onlar da bizi bırakıp geri döndüler. Miray da daha fazla konuşmak istemediğimi anlamış olacak ki uzatmadan birlikte dersimizin olduğu sınıfa döndük. 

Akşama kadar Gökhan'ın yüzüne bile bakmasam da onun iğrenç bakışları sürekli üzerimdeydi. Her ne kadar rahatsız olsam da tepki vermek yerine öylece dersi dinlemeye devam ettim. Hiçbir şey anlamamış olsam da Çınar'a götürmek için tüm notları özenle aldım. Miray bu süreçte benim yapamadığımı yaparak Gökhan ile sağlam bir kavga etmişti ve hocalarla birlikte zor ayırmıştık. Her ne kadar sakin biri gibi dursa da konu sevdikleri olduğunda o da Çınar gibi psikopata dönüşüyordu. 1.50 boylarındaki bir kızın 1.80 Gökhan'a saldırmasından da kolaylıkla anlaşılabilirdi. 

Sonunda dersler bittiğinde olabildiğince hızlı şekilde çantamı toparlayıp Miray'a doğru döndüm. Yanıma gelip koluma girdi. 

"Hadi gidelim de ruh hastalarından uzakta huzurlu bir şekilde nefes alalım." dedi bakışları Gökhan'ın üzerinde gezinirken. Gökhan sözlerini görmezden gelip bize bakmadı bile. Bu psikopat herifin bana neden taktığını anlamaya çalışmak mümkün değildi. Ona ara sıra takılmak dışında hiçbir şey yapmamıştım. Hem Devran'ı nereden tanıyordu ve onun polis olduğunu nereden çıkarmıştı? Onunla konuşurken her ne kadar söylediklerini umursamıyor gibi yapsam da kafamda dönüp duranları susturamıyordum. Elime bir bomba tutuşturmuş ardından pimi  çekerek kaçmıştı. Miray hadi dercesine çekiştirdiğinde uyum sağladım. Daha doğrusu beni sürüklemesine müsaade ettim. 

DUVARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin