Bir süre elimi bırakmadan yüzümü izledi. Amacı yüzüme bakmaktan ziyade içimi görmek istermiş gibi bir hali vardı. Bakışlarındaki derinliğe anlam veremesem de sonunda elimi çekip arabaya binen ben oldum. Yanımdaki yerini alıp arabayı çalıştırdı lakin sürmedi. Sessizliğimi korumaya çalışsam da bekleme süresi uzadıkça merakım da arttı.
"Neyi bekliyoruz?" Başımı yasladığım camdan çekip Devran'a çevirdim.
"Elindeki kutunun sahibini." Bana bakmadan cebinden çıkardığı sigara paketinden bir dal alıp dudaklarının arasına sıkıştırdı, ardından elindeki çakmakla hiç beklemeden sigarasını yaktı. Derin bir nefes alıp başını geriye yaslarken arabanın camını araladı.
"Anlaşılan birisi seni rahatsız ediyor, kutuyu oraya bırakıp gitmiş olamaz diye düşündüm." Sigarasından bir nefes daha aldıktan sonra devam etti.
"İçinde ne var?" Bakışları donuktu, yüzündeki ifadesizlik her insanın dikkatini çekecek cinstendi. Sanki içerisi bomboş bir kutuya bakıyormuş gibi hissediyordum.
"Bilmiyorum." Dedim kısaca. Sahi, içine neden bakmamıştım?
"Nasıl bilmiyorsun? Bakmadın mı ne olduğuna?" Kaşlarını havaya kaldırıp kutuya yan bir bakış attı. İçimde volkan edasıyla kabaran merak duygusuna yenik düşüp parmaklarımı kutunun kapağında gezdirdim. Tüm hissettiğim merakın yanı sıra korkum da bana eşlik ediyordu. Üzerinde çok düşünmemem gerektiğine kanaat getirip siyah renkli küçük kutunun kapağını kaldırdım. En üstte mavi renkli bir zarf ve üzerinde kırmızı beyaz renkli çiçekler vardı. Bir yerlerden bana tanıdık gelen zarfı kaldırıp altındaki fotoğrafı elime aldım. Devran elini kaldırıp arabanın üzerindeki ışığı açtığı an önüme serilen görsel kalbimde ufak çaplı bir çarpıntıya sebep oldu. Sanki büyük güçlü eller boğazımı tutmuş ve tüm gücüyle sıkıyormuş gibi ciğerlerimdeki havanın tükendiğini hissettim. Ellerimi boğazıma götürüp nefes almaya çalıştım. Boğazımdaki kuruluk öksürmeme sebep olurken yutkundum. Devran yanımdaki camı açıp oturuşunu bana doğru çevirdi.
"İyi misin?" Yüzü her ne kadar ifadesiz olsa da sesindeki endişeyi hissedebiliyordum.
"Ölüp başına kalacaksın diye korkuyordur."
Parmakları elime temas etti, usulca elimi tutup boynumdan uzaklaştırmamı sağlarken elini elimden çekmedi. Vücudum şoka girmiş gibi kaskatı kesilmiş, hareket etmemi engelliyordu. Sesim beni terk etmişti sanki, konuşmak hiç bu denli güç olmamıştı. Devran elimdeki resmi alıp zarfla birlikte kutunun içerisine koyup kapağı kapattı. Resim yalnızca Hayat ve bende vardı. En eğlendiğimiz günlerden birinde çekindiğimiz, çocukluğumuzdan kalan bir anıydı. Bir başkasının ulaşmasının mümkün olmadığı şeyleri görmek gerçeklik algımı bir hayli zorluyordu. Elimi elinin altından çekip saçlarımı geriye ittim.
"İyiyim." dedim başımı aşağı yukarı sallarken. "İyiyim, sorun yok."
"Seni bu hale getirmesinden anlaşılacağı üzere resim tanıdık." Tek kaşını yukarı kaldırıp başıyla kutuyu işaret etti.
"Ben ve en yakın arkadaşım." Dedim bakışlarımı parmaklarıma indirirken. Nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum.
"Seni bu hale getiren ne bu görselde?"
Hiç tanımadığım bir insan ile gecenin bir yarısı ıssız bir yerde bu denli anlaşılmaz bir konuyu konuşmaya çalışmak garip hissettiriyordu.
"Hayatta olmayışı." Yüzündeki ifadesizliğinde en ufak bir değişiklik olmadı.
"Bu şeyleri buraya koyan kim peki?" Bu soruyu sorarken sonlara doğru dudaklarının arasına sıkıştırdığı sigara yüzünden sesi boğuk çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUVAR
Misterio / SuspensoDerin bir nefes aldım. 'Nasıl bu hale geldin sen?' diye sorgulamadan edemiyor insan. Kar beyazdı eskiden bu duvar, şimdi üzerindeki kan benim canımdan sıçrayarak mı kirletti güzelliğini?