Kafamda dönen şeylerin tümünü bu yol kenarında bırakıp kaçarak uzaklaşmak istedim. Saat ile bakışmayı kesip ayağa kalktım, Hayal beni bekliyor olmalıydı. Açık hava sinemasının olduğu günler sokaklarda oluşan sessizliği ve boşluğu ne kadar sevdiğimi bir kez daha hatırladım. İnsanlar arabalarında oturup film izlerken onları izlemekten de aşırı keyif alırdım. İnsanlar sessizken daha çekilir oluyorlardı. Ne kadar bencil varlıklar olduğumuzu düşünmeden edemedim. Milyonlarca sevgi cümlesi arasından kelimeleri hep birbirimizi yaralamak adına hiç ediyorduk. Oysa kimsenin kimsede derin yaralar açmadığı bir dünya hayali bile ne kadar güzeldi, çok da zor sayılmazdı. İç geçirdim, sinema alanına yaklaştıkça yüzümdeki ifadeyi ve üzerimdeki kasveti dağıtmaya çalıştım. Bu halde kimsenin enerjisini sömürmeye hakkım yoktu.
Kendimi toparlamak adına düşünmeyi reddederek yaptığım kısa süreli yürüyüşün ardından Hayal'i benim aslında her zamanki, onun ise beni ilk kez gördüğü o yerde otururken gördüm. Dudaklarım yukarı kıvrılırken benimle oyun oynamayı seven beynim, Hayal'in yanında oturan küçük bir kız çocuğu çizdi. Hayal'in bende canlandırdığı görsel boğazımdaki düğümleri sıkılaştırırken yutkunamadım. Küçük kız çocuğunun yanında oturan birisi daha belirdi bir anda. O bendim yanımdaki kız da Hayat. Tıpkı adı gibi hayat dolu gülümsemesi bu mesafeden bile seçilebiliyordu, benim de onun yanındaki mutluluğum çok bariz ortadaydı. Beni bu dünya üzerinde seven tek kişiden geriye kalan şeylerin hayaller ve anılar olması göğüs kafesimde ufak çaplı parçalanmaların acısıyla sınıyordu beni.
Etrafta yankılanan ses ile dağılan düşüncelerimi fırsat bilip Hayal'e doğru yürümeye başladım tekrar. Neyse ki geç kalmamıştım, film yeni başlıyordu. Hayal beni gördüğünde oturduğu yerden kalkmadan elini havaya kaldırıp salladı. Yüzümde oluşan gülümsemeyle adımlarımı hızlandırıp yanına oturdum.
"Bir an gelmeyeceksin sandım."
"Bir konuyu çözmem gerekti." Dedim bakışlarımı önümüzde büyük bir nizam içerisinde dizilmiş araçlar üzerinde gezdirirken. Araçların ortasında sağa sola koşuşturan çocuk, elindeki patlamış mısırları film başlamadan teker teker araçtakilere dağıtmaya çalışıyordu. Onu daha önce de burada görmüştüm, sanırım çalışıyordu.
"Günün nasıl geçti? İyi misin?"
Bakışlarımı Hayal'e çevirdim, "İyiyim, yorucu bir gündü benim için."
"Çözmen gereken konu yüzünden mi yorucuydu?" Bakışlarını perdeden ayırmadı.
"Öyle de denebilir." Onun yaptığı gibi odağımı filme çevirdim.
"Anlatabilirsin, biliyorsun." Görmeyeceğini bilsem de başımı salladım.
Elini destek vermek ister gibi elimin üzerine koyup hafifçe vurdu.
Mısır satan çocuk bir anda başını kaldırıp bana baktığında göz göze geldik, yavaş adımlarla bulunduğum yere yaklaşırken bu yavaşlığı içimde bir sıkıntı oluşturdu.
"Bak sen, kaçak bir izleyicimiz var." Yüzünde yavaşça ortaya çıkan yan bir gülüş ile kocaman bir boşluk belirdi yanağında. Gözlerimi çekmeyi bu görsele hakaret saydığımdan gözlerine bakma fırsatı bulamadım. Gülüşü yüzünden silinirken kendimi toparlayıp bakışlarımı gözlerine çıkardım. Oturduğum duvar yüksekte olmasına rağmen boyunun uzunluğu ona sorun yaratmamıştı.
"Aşağıdaki sen olsaydın çoktan boyun fıtığı olmuştun."
İç sesime gülmemek için kendimi zor tuttum.
"Al bakalım, seni bölmeyeyim." Elindeki büyük sepetten çıkarttığı mısır paketini bana doğru uzattı. Eğilip alırken bakışlarını gözlerimden ayırmadı, gözleri koca bir boşluğun içine düşüyormuşum gibi hissettirirken bu bakışmayı sonlandıran ben olmadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUVAR
Mistério / SuspenseDerin bir nefes aldım. 'Nasıl bu hale geldin sen?' diye sorgulamadan edemiyor insan. Kar beyazdı eskiden bu duvar, şimdi üzerindeki kan benim canımdan sıçrayarak mı kirletti güzelliğini?