-23-

25 19 1
                                    

Bir süre dosyayı inceledim. İstediğim bilgilerin hepsine ulaşmış olmanın rahatlığını ilk kez hissedemiyordum. Turgut başını kaldırıp sesli bir nefes verdi. 

"Diğerlerine bahsetmeyecek miyiz?" Başımı dosyadan kaldırdım. 

"Şimdilik hayır." Kaşlarını çattı. 

"Kapalı dosyayı açmanın lüzumu yok, bunlar bende sen de git evine uyu." Önündeki dosyayı çekip elimle omuzuna vurdum. 

"Sen nasıl istersen abi." Ayağa kalkıp telsizi alarak odadan çıktı. Yalnız kaldığımda dosyaları kapatıp bir kenara koyarak arkama yaslandım. 

Hayatın karanlık yönüyle yeniden karşılaştığım dosya bana benden başkasını hatırlatmıyordu. Bugün bile düşündüğümde vücudumu saran öfkeye yeniliyordum. Yetimhanenin soğuk duvarlarından üzerime sinen o kokuyu düşündüm. Dünya'nın herkes için adil olmadığını o yaşta anlamanın verdiği nefretle yanıp tutuşurdum. Henüz iki aylık bir bebekken bana gösterilmeyen merhamet yüzünden hayata karşı nefret dolu bir çocuk olarak büyümüştüm. 

9 yaşında iken sokakta işlediğim bir suç yüzünden yetimhaneden gönderileceğim gün beni evlat edinen o adam öyle bir çocuktan böyle birini nasıl yarattığını aklım halen almıyorken şimdi ona ihanet etmek beni kahrediyordu. 

Mesleğinin verdiği ağırlık ile oldukça sert bir adamdı. Katı kuralları o ve çevresindeki herkes için geçerliydi. Ben adaletsizlikten yakınırken o adaleti yaratıyordu ve bu da beni içten içe ona duyduğum hayranlık ile dolduruyordu. Beni o çukurdan çekip çıkardığında bana karşı en acımasız insanken diğer yandan merhametli davranan da tek insandı.

İçinde taşıdığı tezatlar ile netlikler arasında mahvolan hayatımı düşünmek bugün bile delirmeme sebep oluyordu. Elimdeki viskiyi bırakıp oturduğum yerden kalktım. Daha fazla düşünmek istemiyordum. Dosyayı toparladıktan sonra elime alıp odadan çıktım. 

"İyi akşamlar komiserim." Halen masasında oturan Turgut'a göz devirdim. 

"Yürü Turgut." İkiletmeden ayağa kalktı. 

"Ben seni eve bırakayım abi." Karakolun ortasında durup ona doğru döndüm. 

"Olur hayatım, kahve içmeye de gelirsin belki geceyi birlikte geçiririz." Ne söylediğimi anlamamış gibi baktı. 

"İki gündür beni eve sen bırakıyorsun ya Turgut, sevgilim gibi." Başını öne eğdi. Gülmemeye çalıştığını anlayabiliyordum. 

"Yanlış anlama abi, ben alkol alıyorsun diye şey ettim." 

 "Şey etme Turgut, şey etme." Derin bir nefes alıp yanından geçerken dosyayı ona doğru uzatıp tutmasını beklemeden bıraktım. 

"Madem çok kalmak istiyorsun, görevin o dosyayı incelemek." Bir an durup omuzumun üzerinden dosyaya sarılmış Turgut'a bakıp sırıttım. 

"Sabaha kadar." Geride kalırken merdivenlerden aşağı inmeye başladım. Peşim bırakmayacağını bildiğimden bu şekilde olması daha uygundu.

Eflal'den

Gözlerimi açıp karşımdaki duvara sabitledim. Beni bin bir düşünceye boğup daha sonra da hiçbir şey yokmuş gibi ortadan kaybolan Devran hakkında ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum. Aklından çıkmadığımı söylemesine mi sevinsem bundan yakınıyor oluşuna mı üzülsem ikileminde gidip geliyordum. Telefonum çalmamasına rağmen son kez kontrol ettikten sonra gözlerimi tekrar karşımdaki boş duvara çevirdim. 

Küçükken ne kadar çok izlerdim odamdaki duvarı. Geceleri korktuğumda duvardaki çatlak ve lekeleri her defasında başka bir şeye benzetir onlarla konuşur dururdum. Bazen annem, bazen en yakın arkadaşım gibi davranır sanki yalnız değilmişim gibi o korkuyu bastırmaya çalışırdım. 

DUVARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin