Devran'dan.
3 Saat önce.
Karşımda duran yıkılmaya yüz tutmuş viraneyi inceledim. İki farklı kişiden ibaretti sanki içim.
Yıllardır hissetmekten aciz olduğum tüm hisler koca bir dağ olmuş üzerime devrilmişti. İçimdeki ağırlık ihanetin geride bıraktığıydı. Gözlerimi kapatıp cebimden çıkardığım sigara paketinden bir dal alıp yaktım.
"Ulaş mı diyor arkadaşların sana?" Başımı salladım.
"İsmim Ulaş." Dizleri üzerine çöküp yüzünü yüzümle aynı hizaya getirdi. Bakışlarındaki sertlik küçücük bedenimin titremesine sebep oluyordu.
"Bugün." Dedi parmağını kalbime bastırırken. "Bugün Ulaş öldü, Devran."
Öyle bir tondaydı ki sesi öldüğüme beni bile ikna etmişti.
"Ulaş bu işte." Az önce kalbime bastırdığı parmağını kaldırıp, yediğim dayaktan kalan üzerimdeki kurumuş kanları işaret etti.
"Öfkesine yenik düşüp aklını kullanmadan hareket eden, dayak yiyeceğini bile bile beş kişinin arasına girmeyi cesaret sanan kişi Ulaş." Kollarımı tutup beni sarstı.
"Sen Devran'sın." Dedi öfkeyle karışık emreder gibi. "Senin bir kalbin yok, kırılamazsın. Hislerin yok, hislerine yenik düşüp öfkelenemezsin. Aklını kullanmaktan başka çaren yok." Duraksadı. Bir süre düşündü.
"Tüm bu yaptıklarını unutacaksın. Ben senin gözüne baktığımda aklından geçeni göreceğim ama diğerlerine taş duvar olacaksın."
Ciğerlerime dolan sigara dumanını dışarı üflerken babama ettiğim ihaneti aynen Eflal'in babası gibi karşımdaki inşaatın 17. katından aşağı bıraktım.
"Nereye kadar gizleyeceksin?" Bilmem kaçıncı kez aynı soruyu soruyordu. İçimde patlamak üzere olan bir bomba gibi dolaşan öfkeyi tam olarak nereye fırlatmam gerektiğine karar veremiyordum.
"Yeter Turgut." Dedim dişlerimi öfkeyle birbirine geçirirken. "Yeter, geçireceğim şimdi suratının ortasına bir tane." Sesli bir gülüş attı. Muhtemelen bunun sebebi yaptığım yanlışa duyduğu öfkeydi.
"Abi bir suçu ortaya çıkardın, şimdi o suçu gizliyorsun. Normal mi senin bu yaptığın? Beni de buna ortak edi-" Cümlesini tamamlamasına izin vermeden eğilip oturduğu yerin kapısını açtım.
"Defol git anlat Turgut, yürü."
Kapıyı aynı hırsla geri kapatırken arkadaki dosyayı alıp kucağıma fırlattı.
"Kadın hasta anlamıyor musun sen? Yanındaki herkesin hayatı tehlikede, her an birini daha öldürebilir ve biz oturmuş burada kanıtları nasıl yok edeceğimizi mi düşünüyoruz şu an?" İlk kez karşımda bu şekilde konuşuyordu. Haklı olmasına istinaden karşılık verememek canımı sıkan diğer bir durumdu.
"Sen kendi anneni elinle tıkmadın mı o deliğe şimdi ne değişti? İki günlük kız için mesleğini kötüye kullanıyorsun." Biten sigaramı camdan dışarı fırlatırken dosyayı yeniden arabanın arka koltuğuna bıraktım. Kulaklarım kurduğu cümleyi duymayı reddediyordu.
"Babam beni yetimhaneden aldığı ilk gün kendisine bir söz vermemi istedi." Dedim söylediklerine cevap vermek yerine.
"Ne sözü?" dedi beklemiyormuş gibi şaşırmış ifadesini gizlemeye gerek duymadan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUVAR
Mystery / ThrillerDerin bir nefes aldım. 'Nasıl bu hale geldin sen?' diye sorgulamadan edemiyor insan. Kar beyazdı eskiden bu duvar, şimdi üzerindeki kan benim canımdan sıçrayarak mı kirletti güzelliğini?