-11-

33 22 1
                                    

Çınar dershanenin önüne arabayı park edip bana doğru döndü. 

"Bir planın mı var?" Diye sormadan edemedim. 

"Var aklımda bir şeyler." Parmaklarını saçlarının arasından geçirip bir süre kısık gözlerle etrafı süzdükten sonra bakışları tekrar bana döndü. 

"Öncelikle seni Devran bey ile buluşturmalıyız, bu yüzden akşam açık hava sinemasına gidiyoruz." 

Sesli bir nefes verdim. Bu davranışıma karşılık sus der gibi parmağını dudaklarına götürdü. 

"Ben o çocuktan şüpheleniyorum Eflal." 

"Bak anlamıyorsun." sesli bir nefes daha verirken. "Bunu savunmak olarak algılama fakat Devran denen çocuğun bu konuyla hiçbir ilgisi yok." 

"Nereden biliyorsun?" Miray bu sırada arabadan inip bizi yalnız bırakmayı seçti. 

"Biliyorum işte. Bu kişinin benim tanıdığım birisi olduğunu düşünüyorum." Gülerek başını diğer tarafa çevirdi. Bir anda gülmeyi kesip ciddi bir ifadeyle tekrar bana döndü. 

"Senin arkadaşın ölmüş Eflal. Ölü. Anlıyor musun? Birisi seninle alay etmekten başka bir şey yapmıyor."

Ses tonunun yüksekliğine tepkisiz kalmak benim için oldukça zor olsa da bir süre sessiz kaldım. Bu süreçte "Senin arkadaşın ölmüş Eflal." sözü defalarca beynimin içinde yankılandı. Başını ellerinin arasına alıp direksiyona yasladı. 

"Özür dilerim, gerildim." Başımı iki yana salladım. 

"Önemsiz." Arabadan inip hiç beklemeden Miray'ın yanına doğru ilerledim. Şu anda onun söylediklerini duymak istediğim son şey bile değildi. 

"Seni üzecek bir şey mi yaptı o hayvan?" Çoktan ölümcül bakışlarını Çınar'a yöneltmişti. 

"Hayır, haklıydı." Bu konuda daha fazla soru almamak adına adımlarımı dershanenin girişine yönelttim. Dışarıdaki boşluktan anlaşılacağı üzere ders çoktan başlamıştı. Miray peşimden benimle birlikte geldi. Sınıfın kapısının önünde durup üzerimi düzelttim. Miray kapıyı çalıp gel sesini duyana kadar bekledikten sonra içeri girdi. Ben de peşinden girip dikkat dağıtmamak için olabildiğince sessiz şekilde yerime geçtim. Bu süreçte kafamı boşaltmak adına çevremdeki benimle yaşıt insanları incelemeye başladım. Hepsinin iyi veya kötü hedefleri vardı ve bunlar için çaba harcıyorlardı. Peki ya ben? Diğer insanlarla kıyaslanmaktan oldum olası nefret etmişken kendi kendime bu şeyi yapmaktan alı koyamıyordum. Annemin sürekli beni çevresindeki insanların çocuklarıyla ve ardından da kardeşim ile kıyaslamasından sonra kendime bunu bir daha yaptırmayacağıma dair söz vermişken yine kendi kurallarımı yıkan ben oluyordum. 

Her ne yaparsam yapayım onun için yeterli olamamanın verdiği o eziklik hissin üzerimden atmak uzun zaman almıştı. Tam her şeyi yoluna koymuş, kendime sınırlar çizmiş ve hedefler belirlemişken şimdi bu yaşananlar beni mahvediyordu. Normal insanlardan eksiğim ne diye düşünmeden edemiyordum. İçimde biriken tüm bu şeyler birer eldi ve boğazımı sıkmaktan hiç çekinmiyorlardı. Boğulacakmış gibi hissediyordum ve burada olmak bana bir fayda sağlamıyordu. Miray'ın elime tutuşturduğu defteri alıp yerimden kalktım. Sınıfın kapısına doğru ilerlerlerken arkadan gelen ses durmamı sağladı. 

"Zaten devamsızlığınız sayamayacağım kadar fazlayken geldiğiniz o bir günde de dersimden hiçbir verim alamadığınız gibi bir de erkenden aramızdan ayrılıyor musunuz Eflal hanım?" Güldü fakat bu bir gülüşten oldukça uzaktı. Daha çok alay etmekle sinirli olmak arasında öylesine bir sesten farksızdı. 

DUVARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin