"Başın ağrıyor mu?" Boyunun uzunluğundan faydalanıp eğilerek yarayı görmeye çalıştığında hafifçe gülerek göğsünden ittim.
"Merak etme, ağrımıyor artık."
"Dershaneye gidemezsin bu halde, evde kal dinlen. Çınar sana notları getirecek." Devran'a göz devirdim.
"Şimdi de ev hapsi mi?" Elini kaldırıp işaret parmağıyla evi işaret etti.
"Bir kere de ikiletme Eflal, bir kere sadece." Yanıma yaklaşıp dudaklarını saçlarıma bastırdıktan sonra hiç beklemeden arabasına binip uzaklaştı. Öylece arkasına bakmak dışında hiçbir şey yapamamıştım.
Çınar ve Miray ısrarla Devran'ın haklı olduğunu savununca da mecburen evde kalıp yatmak zorunda kalmıştım. Bu süreci değerlendirme kararı aldığım için bir süre dershaneye gitmek için ısrar etsem de sonradan kabullendim.
"Bir şey olursa hemen arıyorsun beni, tamam mı?" Beş milyon kez tekrar ettiği cümleye başımı salladıktan sonra Çınar'ı zorla kapıdan dışarı itip Miray'a öpücük attım.
"Gidin artık." Miray gülerek Çınar'ı çekiştirdiğinde fırsat bulup kapıyı kapattım.
Derin bir nefes alıp bir süre salonu inceledim. Bakışlarım merdiveni bulduğunda yukarı çıkıp mavi renkli kapının önünde durdum. İç sesim halen bunu yapmak ve yapmamak arasında kararsızlıkla tartışma yaratmaya çalışsa da onu dinlemeye niyetim yoktu.
Kapının kulpunu kavrayıp yavaşça aşağı doğru indirdim. İlk olarak cam ile arasında yalnızca bir komedin olan yatak dikkatimi çekti. Ardından hemen karşısında duran makyaj masası, onun yanındaki kıyafet dolabı ve duvarda üçümüzün bir sürü fotoğrafının asılı olduğu pano. Bu odada banyo yoktu, bu yüzden kendimi şanslı hissetmiştim. Benimki kadar geniş bir oda da değildi. Miray'ın çok büyük bir oda istemediğini daha önce duymuştum. Kendini büyük bir odada daha yalnız hissettiği için özellikle burayı seçmişti.
Tavandan yere kadar olan pencereye kısa bir bakış attıktan sonra yatağın göremediğim tarafına doğru ilerledim. Bu sırada bakışlarımla odayı tararken yatağın altına doğru itilmiş poşeti görmemle dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı. Sandığımdan çok daha kolay olmuştu.
Bir süre poşetin duruşunu izledim. Bulduğum şekilde bırakmalıydım çünkü bu yaptığım şey fark edilirse oldukça utanç verici olurdu.
"Bakalım içinde ne vardı bana göstermek istemeyeceğin kadar." Poşeti elime alıp içini beklemeden açtım. İçerisine alelade atıldığı belli olan kağıt yığınını elime alıp bir bir tüm sayfalara baktım lakin söylediği gibi saçma sınav notlarından başka bir şey yoktu. Kağıtları tekrar poşete koyup aynı şekilde yerine bıraktıktan sonra doğru söylediğini görmek içimde suçluluk hissi doğurmuştu. Kelimenin tam anlamıyla son zamanlarda herkesten şüphe eden bir insan haline gelmiştim ki bunda Hayal'in payı büyüktü. Sürekli kimseye güvenmemem gerektiğini bana söylerken ne düşünüyordu acaba?
Her şeyi olduğu gibi bıraktığıma emin olduktan sonra odadan çıktım. Kendi odama geçip yatağa uzandım. Söyledikleri gibi tüm gün hiçbir şey yapmadan yatıp dinlenmeyi düşünüyordum.
Bir de tüm olanları yeniden düşünmeyi.
Hayatım bir anda o kadar değişmişti ki, aklım almıyordu. Devran'ın hayatıma girişi, başıma gelenler hepsi sanki bir film sahnesinden fırlamış gibiydi. Daha sonra Devran'ın polis olduğunu söyleyen Gökhan'ın haklılığına güldüm. Ona inanmamak için kendimi sürekli ikna etmeye çalışmıştım lakin sonunda gerçekler tokat gibi yüzüme çarpmıştı. Aklımda dönüp duran bir sürü şey vardı ve artık zihnimin içerisindeki sesler çığırından çıkmış gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUVAR
Mistério / SuspenseDerin bir nefes aldım. 'Nasıl bu hale geldin sen?' diye sorgulamadan edemiyor insan. Kar beyazdı eskiden bu duvar, şimdi üzerindeki kan benim canımdan sıçrayarak mı kirletti güzelliğini?