2.Bölüm

224 14 3
                                    

Yarım saat Nisa ile konuştuktan sonra valizimi hazırlamaya başladık. 1 saatim vardı çabuk olmalıydım. Valizimi hazırladıktan sonra giyinmeye başladım, o kadar halsizdim ki, giyinemiyordum bile, siyah bluz, siyah bez pantolon, siyah stiletto giyindim, birazda makyaj yaptıktan sonra Nisa ile vedalaştım arabamı çalıştırarak son hız hava limanına ilerlemeye başladım. Nisa çok söyledi benimle gelmek istediğini, tabii ki buna izin veremezdim, onu sakinleştirmek için geleceğimi,  sık-sık arayacağımı söylemiştim. İstanbulun aşık olduğum, ezbere bildiğim yollarına bakıyordum, bir yandan da araba kullanıyordum. Acaba ne olacaktı ah abim yaktın bizi, abimi ne kadar çok seviyor olsam da, bir yandan da çok kızgındım. Beni hiç düşünmemişti, abime birşey olsa annem yıkılırdı, hayır, hayır birşey olmayacak, düşüncelerimden ayrıldıkta hava limanında olduğumu yeni fark ettim. Arabadan indim, ben arabamı unutmuştum burda bırakmazdım ki, hemen Nisayı aradım ilk çağrıda açtı
-Noldu Hira gitmiyormusun yoksa" Dedi umut dolu sesiyle
-Keşke öyle olsaydı, arabamı hava limanından ala bilirmisin sende kalsın ben dönene kadar" sanki döne bileçekmişim kimide mırıldandım ağzımın içinde
-Tamam geliyorum" kapatdım
Uçağımın anonsu yayınlandı, uçağın kalkmasını bekliyordum.
Dışarıyı izliyordum ki, yanımda ki boşlukta biri oturdu, mutlu oldum birazda olsa en azında yol boyu konuşurdum kafam dağılırdı diye düşündüm. Bakmak için kafamı çevirdim, erkek oturmuştu, siyah gözlük takmıştı, siyah takım elbise giymişti, siyah saçları vardı, özenle yana daranmışdı. Telefonu ile ilgileniyordu. Adamı kaç dakika izledim bilmiyordum, bana bakıb, siyah gözlüklerini çıkardı, gözleri sanki siyahın en koyu tonuydu. Çok ürkütücü bakıyordu, bir o kadarda sinirli, kaşları ben ona baktığım andan zaten çatılıydı, şimdi daha çok çatılmıştı. Kendime gelib hemen başımı çevirdim, sapık gibi Allah bilir kaç dakikadır adamı izliyordum, ya seni tanıyor olsa, Mardinde böle şeyleri kötülüyorlar. Amma adam çok yakışıklıydı, bir o kadarda ürkütücü. Uykum geldi, gözlerim kapanıyordu, kendimi uykuya teslim ettim. Gözlerimi açtığımda uçağın yere inişine az kalmıştı. Yan tarafıma baktığım da adam telefonu ile uğraşıyordu yine, üzü gergindi. Ona bakıb bende gerildim, kendi gerçekliğime döndüm hayır, hayır ağlamayacaktım, göz yaşlarımı geri yolladım. Uçaktan inmeye başlamıştık, sanki arkamda birinin nefesini saçlarımda hiss ediyordum, üstüne düşmeyerek indim. Taksi çevirdim, konağa doğru yol aldım. Konağın kapısının yanındaydım, heryer de arabalar vardı. Cesaretimi toplayıp kapıyı açtım, korumalarla selamlaştım içeriye geçtim, geçmez olaydım. Hayatımı alt-üst eden o cümleyi işittim.
-Kızım Hira Şahini oğlunuz Arslan Demir Öztürk'e veriyorum
Bavulum elimden yere düştü gürültülü ses yayıldı etrafa, bense sanki donmuştum, sadece bakıyordum göz yaşlarım akıyordu. Abimin sesi ile ayıldım
-Hayır Baba olamaz böyle birşeye izin veremem, ben herşeyi göze alarak kaçırdım Dila'yı beni öldürün kardeşimin suçu yok, benim yaptığımın bedelini o ödeyemez" Dedi boğuk sesi ile. Bense hiçbir şey diyemiyordum, kelimeler ağzımdan çıkmıyordu, tam konuşacaktım ki, konağın kapısı gürültüyle açıldı kafamı çevirdim, dona kaldım bu oydu, uçaktaki ürkütücü adam. Bana bakmadan yanımdan geçti gür sesiyle konuştu.
-Dila'yı asla affetmeyeceğim, beni yok sayıp kaçtığı için, amma o benim kardeşim ölmesini istemiyorum, berdeli kabul ediyorum" hayatım ayaklarımın altından kaydı sanki artık konuşmalıydım
-Ben istemiyorum, benim İstanbulda bir düzenim var ben evlenemem hele berdelle asla, başka yol bulun bunu kabul edemem " dedim kendimden emin sesimle. Ürkütücü bakışları beni buldu. Yavaş adımlarla yanıma yaklaşıyordu korksamda yerimden bir milli bile oynamadım. Tam karşımda durdu o kadar yakındı ki nefesi nefesime karıştı
-Abinin kafasına sıkarım o zaman gözünün önünde hiç acımam hadi şimdi kararını ver" dayanamadım orda koşarak merdivenleri çıkıyordum babam "Hira" Diyerek bağırıyordu dayanamadım, annem ağlıyordu "Kızım, Oğlum" Diyerek sayıklıyordu yanında duramadım odama geçtim kapını kilitledim, yatağımın üzerine uzanarak ağlamağa başladım, ben bunu yapamam sevmediyin biriyle evlenemem,
evet bu güne kadar sevdiğim, sevgilim bile olmamıştı, varsa yoksa işimdi benim için. Şimdi evlenemezdim, Mardinde kalamazdım. Ya abim ona birşey yapsalar o zaman yaşayamam ki, babam hiç düşünmeden beni kurban etmişti düşüncelerimden beni ayıran kapımın gür sesle vurulması oldu, o caninin sesiydi bu
-Aç kapıyı, kırarım yoksa, düşündünmü?" Gür sesle konuşuyordu
-Git başımdan konuşmak istemiyorum beni yalnız bırak" yüksek sesle bağırdım
-Lan aç diyorum kapıyı tamam sen istedin" korktum hemen kapıyı açtım
-Ne var ?
-Düşündün mü? " gür sesi kulağımı çınlatdı
-Kabul ediyorum" ağzımdan bu 2 kelime nasıl döküldü bilmiyorum gözlerimden yaş geldi, o ise çıkıb gitdi gür sesi duyuldu" Kabul etdi" herkesin ağzından hayırlı olsun kelimeleri dökülüyordu benim ne halde olduğumu bilmeden.

KalbimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin