12.Bölüm

149 17 1
                                    

Şaziye anne beni odaya çıkarmıştı, hala çok kötü durumdaydım. Ağlamak istiyordum, Şaziye anne yanımda olduğundan kendimi tutmaya calışıyordum. Allahım yardım et, ne olur. Şaziye anne beni yatağa oturtdu, kendide yanımda oturmuştu. Ellerimi ellerinin arasına alarak konuşmaya başladı
-Kızım korkma, istemediğin hiçbirşeyi yapmaz sana Arslan. Evet sinirli biri ama sana asla zorla sahip olmaz için rahat olsun" laflarıyla hem utanıyordum hem umutlanıyordum, birşey söylememi beklemeden konuşmaya başladı - Hiram, güzel kızım ben seni iyi anlıyorum, Bedri agayla bende tanımadan evlenmiştim, sonradan sevmeye başladım, 3 tane güzel çoçuklarımız oldu, demem o ki kızım bir birinize alışmaya çalışın, biliyorsun Mardin kanunlarını, zaman geçtikçe seveceksiniz kızım bir birinizi inanıyorum ben, hem birde bakmışsın küçük Arslanlarınız, Hiralarınız olmuş İnşaAllah. Hadi ben çıkıyorum Arslan gelir birazdan konuşursunuz" hafifçe başımı sallayıp Şaziye anneye sarılmıştım, daha sonra çıkmıştı. Şaziye anne ne kadar laflarıyla beni rahatlatmaya çalışsada gerginliğimi üzerimden atamıyordum. Severmiydim gerçekten? Hayır sevemezdim, bir araya geldiğimizde hep kavga ediyoruz bir birimizi nasıl seve bilirizki bu durumda. Mutluluklarını duyurmak için, hemde ağalarının düğünü olduğundan havaya silahlar sıkıyolardı, bu bile beni geriyordu. Ellerimin titremesine bir türlü engel olamıyordum, gözlerimden sesiz yaşlar akarak banyoya gittim gelinliği çıkarmak için, biraz uğraştıktan sonra duş almıştım. Off dalgınlıktan kıyafetlerimi yanıma almayı unutmuştum. Böyle nasıl çıkayım? Ya Arslan odaya gelirse? Düşünemiyordum bile. Ama gelse duyardım dimi kapı sesini. Havluyu kendime sarardım, kalçalarım dolgundu zorlukla kapatmıştı, banyodan çıktım, Arslanı tam karşımda görmeyi beklemiyordum, dolaptan kiyafet seçmiş bana döndü, beni böyle görmeyi beklemiyormuş gibi kiyafetleri elinden düştü, baştan aşağı beni süzdü koyulaşmış siyahları elalarima kilitlenmişcesine duruyordu, yutkundu. Yüzüm yanıyordu, utandığımdan yerimden kıpırdayamıyordum. Bakışlarını yüzümden çekti, kıyafetlerini yerden aldı. Yavaş adımlarla bana yaklaşmaya başlamıştı, geriliyordum, beni böyle görmesi hiç iyi olmamıştı, ne diye unuturdum ki, giysilerimi burda. Tam karşımda durmuştu, yakınlığımız yetmezmiş gibi dahada yaklaşıyor, nefesi boynuma deyiyordu. Saçlarıma burnunu deydirerek içine çekmişti kokusunu, kulağıma yaklaşarak konuşmaya başlamıştı dudakları tüy gibi hafif kulaklarıma deyiyordu.
- Korkmana gerek yok, iznin olmadan sana dokunmam , şerefsiz değilim. Utanmana da gerek yok karımsın sonuçta." Boğuk sesiyle konuşmuştu, beklemeden banyoya girmişti. Çok utanıyordum, yakınlığından nedensizce rahatsız olmamıştım, sanki dün "nefret ediyorum senden" diyen ben değilmişim gibi öylece durmuştum, bana yaklaşmasına izin vermiştim ve rahatsız olmamıştım nedenini bilmiyordum. Off birazda beklersem yine beni böyle görecekti. Hemen dolabı karıştırmaya başladım. Allah kahretsin geceliklerin hepsi açıktı. Nasıl giyecektim? Başka carem yoktu böyle durmaktan iyiydi. Hemen iç çamaşırlarimi giydim, koyu mavi gecelik secmiştim, açıktı ama diğerleri lap açıktı o yüzden bunu seçmiştim. Bu lanet gece bitseydi hemen ne güzel olurdu. Vakit kaybetmeden etmeden hemen giydim. Aynaya baktığımda görüntümü görmem bile yanaklarımın yanmasına sebep olmuştu. Beden hatlarım çok belli oluyordu, dolgun göğüslerimin birazını kapatmıştı kumaş parçası. Arslan gelmemiş yatağa geçsem iyi olurdu. Her yerimin kapanmasına dikkat ederek üzerimi örttüm, gözlerimi sıkıca kapattım. Çok geçmeden banyonun kapısı açılmıştı. Yavaş addımlarla yatağın diğer tarafına geçmişti. Düzensiz nefesinin saçlarıma değdiğini hissediyordum. Evet yüzü bana dönüktü, benimse arkam. Gözlerimi kapatmıştım yorgundum, bana birşey yapmadı diye şükür ettikten sonra uykuya dalmıştım. Sabah uyandığımda aşağıdan tabak sesleri geliyordu, kahvaltı için hazırlık yapıyolardı büyük ihtimal. Yanıma baktığımda Arslan yoktu. Banyodan su sesi geliyordu, banyodaydı. Hemen yerimden kalktım, yatağı topladım. Banyo kapısı açılmıştı, Arslan odaya gelmişti, bense ona bakıyordum, rahatsız olmamı istememiş demek, Takım elbisesini banyoda giyip çıkmıştı. Bana bakmadan aynanın karşısına geçmiş saatini takıyordu. Günaydın bile dememişti. Bense kendimi borçlu hissediyordum, dün için teşekkür etmem lazımdı. Ne kadar utansamda yapacaktım. Dolaptan yeni alınmış elbiselerimden, çokta uzun olmayan bir yazlık elbise seçtim. Banyoya girmeden, kısık sesimle konuşmuştum.
- Teşekkür ederim" umarım dün için olduğunu anlardı, kafasını bana çevirmişti, birşey demesini beklemeden banyoya girmiştim. Çok oyalanmadan çıkmıştım. Koltukta öylece oturmuş, telefonuyla uğraşıyordu. Ona bakmamaya dikkat ederek. Aynanın karşısına geçtim. Saclarım ıslaktı, kuruttum. Saclarım dalgalıydı öylede bıraktım. Çok hafif makyaj yapmıştım. Son defa baktım kendime güzel duruyordum. Arslana döndüğümde ayaklanmış bana bakıyordu, beni bastan aşağı süzmüştü, yine adem elması hareket etmişti, of beni görünce neden yutkunuyordu anlamıyordum? Acaba etkileniyormuydu? Yok canım olmaz öyle şey, daha 2 gün önce söylemişti nefret ettiğini, iğrendiğini. Of yine gözlerim dolmuştu. Anlamıyordum neden sözlerine bu kadar takıldıgımı. Konuştu
- Hadi inelim, bizi bekliyorlar" beni bekliyordu? Evet ya sofra başına beraber inmeliydik. Hemen başımı sallamıştım. O önde ben arkada çıkmıştık odadan. Herkes sofradaydı. Kısaca günaydın demiştik. Arslan sandalyeyi çekmiş oturmuştu, bende yanına oturacakken, biri benden hızlı davranmış sandalyeyi cekip oturmuştu. Öylece kalmıştım. Bu o kızdı, düğünde sürekli Arslana bakan, sözde beni bakışlarıyla sinir eden. Hiçbirşey demeden diyer tarafa geçecekken kolumdan tutulmamla öylece kaldım. Arslanın gür sesi duyuludu
- Senin yerin benim yanım Hira. Yerinde oturan olursa kaldıracaksın. Bura senin yerin Gülün değil, hadi şimdi Gül kalk karımın yerinden" karım sözünü bastırarak söylemişti, demek adı Güldü. Gül şok olmuş gözlerle Arslana bakıyordu böyle tepkiyi beklemediği belliydi. Bense onları izliyordum boş gözlerle. Gül çok geçmeden agzını açmıştı ki
- Ama.." lafını kesen Arslanın bağırması olmuştu, korkudan yerimden sıçramıştım çatalını masaya vurarak konuşmuştu
- Kalk hemen dedim sana, lafımı ne ikiletiyorsun" Gülün gözleri dolmuştu,hemen yukarıya doğru kaçmıştı, ben birşey demeden oturmuştum. Arslan sinirlenince korkuyordum.
- Hadi afiyet olsun" hiçbirşey olmamış gibi konuşmuştu Arslan, kimse birşey dememişti. Yemeklerini yemeye başlamıştı herkes. Çok geçmeden, Arslan kalkmıştı, şirkete gidiyordu. Ben kalkmamıştım. Şaziye anne bana kaş göz yapıyordu onu geçirmem için. Mecbur yerimden kalktım arkasıyla gittim. Kapıdan çıkacakken bana baktı kaşlarını çattı
- Neden kalktın? Sorunmu var?" Hemen başımı hayır anlamında sallamıştım.
- Seni geçir.." lafımı tamamlama izin vermeden konuştu
- Gerek yok, git kahvaltını yap. Pek birşey yemedin" çıkıp gitti. Banami bakmıştı? Benimi düşünüyordu? Neden ki? Off kafam karıştı en iyisi düşünmemek. Sofranın toplanmasında yardım etmiştim. Yardımçılarla tanışmıştım, hepsi iyi insanlardı. Baranla Devrem, Arslanın ardından şirkete geçmiştiler. Bedri ağa avluda kardeşiyle karşılıklı kahve içiyordu. Şaziye anneyse bana yukarı çıktığını söylemişti. Bende çok beklemeden odama geçmiştim.

KalbimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin