34.Bölüm

40 7 3
                                    

Eve gidememiştim, sahil kenarında olan balıkçının yanında parketmiştim arabamı. Evlenmemişten önce sık-sık gelirdim buraya. Hala Nisayla konuşmamıştım, kendimi toparlamadan konuşmak istemiyordum, annemlere bile birşey dememiştim.

Arabadan inerek sahili izlemeye başladım, gözlerim mavi sulara bakıyordu da, kafam hala yaşadıklarımdaydı.  Aramıza girmiş soğukluğun farkındaydım, ama Arslanın bana ihanet edeceği asla aklımın ucundan geçmezdi, çünkü kendimden bile çok güvenirdim ona. Ne bileyim, inandırmıştı sevgisine, gerçekten ben haketmişmiydim ihanetini? Ben ondan birşey isteyemezken, o kadın mesaj atıyor canım çilek çekti diye. Yaşlarım öyle akıyordu ki, durduramıyordum. Kalbimin acısına dayanamıyordum, biz bebeklerimizi daha yeni kaybettik, bir defa sarılıp acımızı beraber yaşayamamıştık, ben evde delirmek üzereyken o başka kadının koynundaymış. Ben eve geç geliyordu diye geceyi göz yaşlarımla sabah ederken o, Büşranın yanından geliyormuş, Tabii ya o parfum kokusu da o kadınındı, bana bunu nasıl yapa bildi? Aptal kafam beni sevdiğini zannetmiştim..

Omzuma dokunan elle beynimi esir alan düşüncelerimden ayrıldım, göz yaşlarımı silerek arkamı döndüm. Remzi amcaydı, aklım o kadar karışıkdı ki, bir merhaba bile dememiştim
- Hira kızım seni görmek ne güzel, kaç zamandır uğramıyordun. Buraları unuttun sandım" zorlukla da olsa gülümsemiştim, üzgün olduğumu kiminse bilmesini sevmiyordum.
- Merhaba Remzi amca, İstanbulda değildim, o yüzden uğrayanıyordum " sarılmıştık
- Bende senin balık ekmeğini özlemiştim" gülümsedi
- Tamam güzel kızım geç otur, ben şimdi hazırlayıp getiriyorum" başımı sallamıştım. Yemek yememiştim bu gün, şimdi birşey yesem iyi olacaktı.

Artık düşünemiyordum bile, çünkü biraz daha düşünsem kesin delirecektim. Ağlamıyordum da, istemiyordum Remzi amca üzgün olduğumu anlasın. Açık hava iyi gelmişti, biraz da olsa kendimi iyi hissediyordum.  Çok geçmeden balık ekmeğim de gelmişti. Yedikce özlüyordum eski günlerimi, yine gözlerim dolmuştu, sahi Arslanla tanışmamıştan önce ne kadar da mutluydum. Şimdi doğru dürüst işe bile gidemiyordum, elimi saçlarımdan geçirdim. Geçecek, bunu da atlatacam.  İçim yana-yana atlatacam.

Arabadaydım, eve gidiyordum. 1-2 saat öncekine göre şimdi toparlanmıştım, kalbimin üstünde ki ağırlıksa gitmiyordu, sanki tüm bunlar rüyaydı ve Arslan beni uyandıracaktı.  Elimle direksiyona vurarak bağırdım
- Allah kahretsin ki, hepsi gerçekti. O toz konduramadığım Arslan ihanet etmişti bana"  sessizce göz yaşlarımı akıttım, nasıl anlayamamıştım? Arabanın küçük aynasından kendime baktım, çirkinmiy? O yüzden mi o kadına gitti? Bir yandan da bu acizliğime ağlıyordum. Allah seni kahretsin Arslan beni ne hallere düşürdün.

Zorlukla da olsa eve varmıştım, arabayı kilitleyerek yavaş adımlarla yukarıya cıkmaya başladım, yerden başımı kaldırdığımda sinirle elimi duvara vurdum
-Senin ne işin var burada?" Arslan öylece kapımın yanında durmuş bana bakıyordu, nefret ediyordum bu bakışlarından artık
- Bana da öyle bakma" bana yaklaştı, küçük adımlarla
- Nasıl bakıyordum ki?" Gözlerimi devirdim
- Neden geldin?" Eliyle yüzüme dokunacakken geriye gittim
- Konuşmak istiyorum" sinirle güldüm
- Ben seninle konuşmak istemiyorum, hem sahilde konuştuk herşeyi
- Kapıyı açta sakince içeride konuşalım" Elimi saçlarımdan geçirdim
- Evimden siktir olup git, hamile bıraktığın orospunun yanına" sinirden ne dediğimi bilmez haldeydim. Arslanı böyle karşım da görmek bile sinirşendirmeye yetiyordu beni. Yüzüne baktığımdan, sinirden dişlerini sıktığını gördüm, alnında ki, damarı bile belirgenleşmişti. Öylece bir-birimizin yüzüne bakıyorduk.
- Ne bakıyorsun gitsene" sinirle gülümsedi
- Bu kadarmı düştük? O kadar mı hatrım yok? Pişman olacağın..
- Asıl sen pişman olacaksın. Benim kaybedecek birşeyim yok, asıl sen kaybettin ne olursa olsun arkanda dura bileceğin kadını" yanına yaklaştım, gözlerim dolmuştu. Parmağımı kalbine bastıra-bastıra konuştum
- Beni sevdiğini zannetmiştim biliyormusun? Sana o kadar güveniyordum ki, bana ihanet ettiğini söyleseler inanmazdım, bu gözlerimle görene kadar. Benden ne zamana kadar saklamayı düşünüyordun? Bebek doğana kadarmı?" Yüzümü avucaldı, ittirdim, göz yaşlarımla durmak sızın akıyordu. Şimdi de kollarını bedenime sarmıştı, öyle sıkı tutmuştu ki, ittiremiyordum bile
- Bırak beni Allahın cezası
- Önce beni dinl.." komşunun kapısı açılmasıyla ikimizde sustuk, ama hala bırakmıyordu
- Uyumaya çalışıyoruz başka yerde sevişsenize. Terbiye kalmamış" kapıyı çarparak kapatarak yeniden içeriye girmişti. Arslanın attığı kahkahayla ona döndüm. 
- Ne gülüyorsun bırak beni, iğrenc kollarında kalmaktansa ölmek istiyorum" Beni bırakmıştı, ağlamıyordum ama canım o kadar yanıyordu ki, en çokta beni kıran gömleğinden hala o kadının kokusu geliyordu, kalbim paramparça olmuştu sanki.
- Kes bana öyle hayal kırıklığıyla bakmayı, asıl sen beni uğrartın büyük hayal kırıklığına. Bir daha sakın bana sarılma, iğreniyorum senden. Ben artık seni tanıyamıyorum, ne kadar aşağılık adam olmuşsun ki, senin için ütülediğim gömlekten başka kadının kokusu geliyor. Seni asla affetmeyeceğim" göz yaşlarımı serbest bırakmıştım,  yanından geçerek kapıyı açtım anahtarla, Arslansa öylece arkası bana dönük duruyordu. Vakit kaybetmeden içeriğe girerek kapıyı kilitledim. Ama bu sefer yere çökmedim, o kadar kırılmıştım ki öylece ruh gibi sessizce banyoya girdim, Arslanın dışarıdakı varlığını bile unutarak. Kaç saat soğuk suyun altında kaldım bilmiyorum, ama hastalanacağımdan emindim, tüm bedenim uyuşmuştu çünkü. Bornozumu giyerek çıktım, havalar zaten soğuktu, Şimdide feci halde üşüyordum.  Yatağıma oturarak telefonumu elime aldım, Nisadan bir sürü mesaj vardı, olaylardan dolayı Nisayı hic aramamıştım. Yarın benim kendi evime gel diye mesaj attım.

KalbimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin