Boran'ın anlatımıyla bu bölümü yazacağım..
Can'ı kucağıma alıp aşağıya inmiştim. Onu bugün sağlık ocağına aşı için götürmüştük. Ağlamaya başlayınca sussun diye kucağımda gezdiriyordum. "Rojin neredesin?" diye seslendim. "Ne oldu?" diyen Rojin mutfaktan elinde bir parça kek ile çıkmıştı. "Can ağlıyor acıkmış sanırım." dedim. "Daha yeni emdi gazı vardır belki." demiş ve elindeki kek parçasını yemeye başlamıştı. Can'ı omzuma koyup sırtını sıvazlamaya başladım. Gazı çıkınca Can'da bende rahat bir nefes almıştık.
Orada bulunan kanepeye uzanmıştım. Can'ın küçük parmakları üzerimdeki tşörtün yakasını kavramıştı. Başına öpücük kondurup kokusunu içime çektim. Hareket etmeyi bıraktığında uyuduğunu anlamıştım. Uyanmasın diye harekette edemezdim. Mecbur o şekilde orada uyanıncaya kadar kalacaktım. Rojin yanımıza gelip kanepeye oturmuştu. "Can'ı al da kalkayım." dediğim zaman "Benim biraz işim vardı." dedi. Salondan çıkmadan arkasını dönmüş "Size iyi uykular." deyip sırıtmıştı. Nefesimi burnumdan vermiştim. Aklı sıra benden dünün intikamını alıyordu.
Telefonum çaldığı zaman Can uyanmış ve ağlamaya başlamıştı. "Kim arıyor şimdi." diye kendi kendime söylenip Can'ı susturmaya çalışıyordum. Mutfaktan çıkan Zilan'a, Can'ı verip çalan telefonuma baktım. «Babam» arıyordu. Telefonu açıp kulağıma götürdüm. "Efendim baba." dedim. "Akşam buraya gelin, kız kardeşinin düğün işini konuşacağız. Harun'u da aradım onlarda gelecek." dedi. "Tamam geliriz." dedim. "Hadi görüşürüz." demiş ve telefonu kapatmıştı.
***
"Rojin akşam misafirliğe gideceğiz hazırlansan iyi edersin." deyip banyoda ki Rojin'e seslendim. "Nereye gidiyoruz ki?" dedi. "Babam aradı oraya gideceğiz." dedim. "Tamam." demişti. Banyodan tekrar su sesi gelince odadan çıktım. Çalışma odama girip masanın başına oturdum. Masanın üstüne koyduğum sigara paketinden bir sigara çıkarıp yakmıştım.
Ne zamandır şirkete de uğramıyordum. Benim yerime Harun ve Kürşad şirketi idare ediyordu. Kürşad aklıma gelince telefonumu çıkarmıştım. Tam onu arayacakken masanın üstünde gördüğüm kağıtla, telefonu elimden bıraktım.
Kağıt parçasını elime alıp üzerinde yazılı olan numaraya baktım. Nefesimi alıp sonra tekrar verdim. Acaba onu aramakla geç mi kalmıştım? Acaba bahsettiği hastalık neydi? Ya çocuğuna bir şey olduysa? İşte o zaman kendimi hiç affetmezdim. Düşmanım bile olsa sırf o çocuğun hatrına ona iş veya para verecektim. Umarım geç kalmış sayılmazdım.
Masanın üstünde ki telefonu elime aldım. Numarayı tuşlayıp telefonu kulağıma götürdüm. Bir kaç saniye boyunca çalmıştı. Tam telefonu kapatacağım sırada karşıdan gelen sesle vazgeçtim. "Alo kimsiniz?" demişti.
"Azad, benim Boran." dedim. Onun konuşmasına fırsat vermeden devam ettim. "Çocuğun iyi mi?" diye sordum. "Boran o ölüyor, gözlerimin önünde eriyor yavrum." dediği zaman tüylerim diken diken olmuştu. Boğazımda o an oluşan yumru yutkunmamı engellemişti. "Acilen tedavi edilmesi lazımmış. Elimde ne var ne yok sattım. Eşten, dosttan borç bile aldım ama yetmedi." dediği zaman sesi titremişti.
"Sende son çare düşmanının kapısını çaldın." dedim. "Evet." demiş ve burnunu çekmişti. O zaman ağladığını anlamıştım. "Sana iş vermeyeceğim, sadece para vereceğim. Çocuğunun tedavi masrafları için anlaştık mı?" dedim. Bir kaç saniye boyunca telefondan ses gelmemişti. "Tamam ama sana geri nasıl ödeyeceğim." dediği zaman "Ödemene gerek yok. Yeter ki yavrun sağlığına kavuşsun." dedim. "Allah senden razı olsun." dedi. "Bana iban at parayı göndereyim." dedim. "Tamam çok sağol." demişti. Bir şey demeden telefonu kapattım.
Bir kaç saniye içinde iban numarasını göndermişti. Yüklü miktarda parayı hiç düşünmeden ona gönderdim. Bu para şuan benim için hiç bir şeydi ama onun için bir umuttu..
***
Evden çıkıp arabaya doğru gitmiştik. Elimdeki Can'ın pusetini arabanın arka koltuğuna bağladım. Zilan'da arka koltuğa oturmuştu. Zilan hem evin yardımcısı hemde Can'ın bakıcısı olmuştu. Rojin'de ön koltuğa geçip oturdu. Bende direksiyonun başına geçip arabayı çalıştırdım. "Senin neyin var? Biraz durgun gibisin." diyen Rojin'e kısa bir bakış atıp "Yok bir şeyim." dedim. "Yoksa Kader evleniyor diye mi üzülüyorsun." demişti. "Evet öyle." dedim ve gülümsemeye çalıştım. Azad'ın çocuğu için üzüldüğümü bilmiyordu.
Babamların evinin önüne gelince arabayı park etmiştim. Harun çoktan gelmişti. Can'ın pusetini alıp kapıya doğru gittim. Rojin ve Zilan arkamdan geliyordu. Kapı ziline basıp beklemeye başlamıştım. Kapı açılmış, Esma bizi karşılamıştı. "Hoş geldiniz ağam." demişti. "Hoş bulduk Esma." deyip içeriye girmiştim. İçeri girince herkesle tek tek kucaklaşmıştık. Kader'in sözlüsü ve onun ailesi de gelince düğün işini konuşmaya başlamışlardı.
Ama benim kafam başka yerdeydi. Azad'ı az çok tanıyordum. Çocuğunu kullanarak benden para koparmaya çalışmış olabilir miydi? Ama yok ya hangi baba masum bir çocuğu öne sürerek para koparmaya çalışırdı ki..
Yine de içime nedense bir kurt düşmüştü. Yarın ilk işim ondan çocuğunun hastane evraklarını istemek olacaktı. "Boran sen ne diyorsun?" diyen babamın sesiyle düşüncelerimden sıyrılmıştım. "Neye ne diyorum?" diye sorduğumda "Sen bizi dinlemiyor musun?" diyen Harun olmuştu. "Kafam başka yerdeydi." dedim. "Bu hafta içinde düğünü yapsak diyoruz." diyen Babama baktım. "Olur siz nasıl uygun görürseniz öyle yapın." dedim. Onlar kendi aralarında konuşmaya başlayınca ayağa kalkıp odadan çıktım.
Bahçedeki kamelyaya oturmuş, sigara içiyordum. Gecenin sessizliğini bölen cır cır böceklerinin sesiydi. Ay, ışığıyla her yeri aydınlatıyordu. Gök yüzündeki yıldızlar da onun gibi ışıklarını saçarak parlıyorlardı. "Senin neyin var?" diyen sesle irkilmiştim. "İnsan sessizce gelir mi ödümü kopardın." dedim. Harun geçip karşıma oturmuştu. "Seslendim de sen fark etmedin." dedi. "Seslensen duyardım her halde." dedim. "Neyse senin bugün bir şeyin var. Hadi anlat seni dinliyorum." dedi ve masanın üstünde duran sigara paketinden bir tane sigara çıkarıp yaktı.
Sigara dumanı havaya çıkıyor karanlıkta kayboluyordu. "Bugün Azad'la konuştum." dedim. Şok olmuş bir şekilde suratıma bakmış "Rojin'in eski sevgilisi Azad'la mı?" demişti. "Evet ta kendisi." dedim. "O mu seni aradı sen mi onu aradın?" diye sordu. "Ben onu aradım." dedim. "Peki ama neden?" diye sormuştu. "Şimdi beni sözümü kesmeden dinle. Sonra yorum yaparsın." dedim. "Tamam dinliyorum anlat." demişti.
"Bir kaç ay önce kapıma gelip çocuğum hasta bana iş ver demişti. Bende onu kovdum ama kağıdın üzerine numarasını yazıp kapının önüne koymuştu. Bende bugün onu aradım. Sana iş veremem ama para gönderirim dedim ve para gönderdim." dedim. "Peki gerçekten çocuğu hasta mı?" diye sordu. "Bilmiyorum." dedim.
"Belki de sırf senden para koparmak için bu yalanı söylediyse. Sonuçta zamanında Rojin'i bile kandırmış bir adam." dedi. "Olabilir mi?" diye sordum. "Neden olmasın." dedi. "Yarın onunla buluşup hastane raporlarını isteyeceğim." dedim. "Boran burada ne yapıyorsunuz?" diyen ve yanımıza gelen Rojin'e bakmıştık. "Sadece hava almaya çıktık." dedim.
***
Salona girip eski yerime geçip oturdum. Tatlı görünce dayanamayan ben şuan tabağımdaki tatlıya bile dokunmamıştım. Bir anda iştahım kaçmış, içimi huzursuzluk kaplamıştı. "Bitanem tatlını neden yemiyorsun?" diye soran Rojin'e başımı çevirip baktım. "Canım istemiyor." dedim. Can ağlamaya başlayınca Rojin onu salona çıkarmıştı. Bende ayağa kalkıp onların arkasından salona çıktım. "Ver bakalım benim paşamı." dedim. Rojin, Can'ı kucağıma koymuş ve gülümsemişti.
"Neden ağlıyormuş babasının paşası." dedim. Can gözlerini etrafında dolaştırmış sonra uykuya dalmıştı. "Demek ki senin kokunu özlemiş." diyen Rojin'e "Sende benim kokumu özledin mi?" diye sordum. Yanakları bir an da kızarmıştı. Ona yaklaşıp dudaklarına öpücük kondurmuştum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL (Düzenleniyor)
Fiksi Umum{Önemli bir duyuru paylaşmak istiyorum. Kitabım yetişkinler içindir. 18 yaşın altındakilere önermiyoruz..} Sevgili dostlar.. BERDEL Hikayesi herkesin yazdığı gibi bir hikaye değil. Yarısı gerçek hayattan uyarlandı. Mutluluk aslında yanı başımızdad...