27. Bölüm "Yoğun Bakım"

356 26 50
                                    

Günün ikinci bölümü değerimi bilin


Beklemek.

Beklemekten başka bir şey gelmiyordu ellerinden.

Kerem, Barış ve Asaf İstanbul'a geri dönmek zorunda kalmış, Savaş izin almıştı.

4 gündür yaptığı tek şey beklemekti.

Salim herkesi evlerine göndermişti.

Yan yana hastane koltuğunda bekliyorlardı.

Savaş'ın gözleri uykusuzluktan kapandığında Salim yanındaki ceketini üzerine örttü.

Savaş uyudu, Salim uyudu, Eylül uyanmadı.

3 hafta sonra...

Savaş antremanlara geri dönmek zorunda kalmıştı.

İstanbul'a gidiyor. Antremanlara katılıyor sonra yine Urfa'ya dönüyor yoğun bakımın önünde bekliyordu.

Döngüye girmişti artık.

Temposundan düşmemek için elinden geleni yapıyordu ama aklı hep Eylül'deydi.

Tim her akşam hastaneye uğruyor, umutla bekliyorlardı.

Yine bir akşamdı. Yine yoğun bakımın önünde bekliyordu Savaş.

Yoğun bakımdan çıkan doktora döndü bakışları.

"Eylül Kaptan'ın yakını siz misiniz?" 

Ayağa kalktı Savaş. "Evet, benim."

"Hastanın durumu günden güne iyiye gidiyor. 10 dakikada olsa görebilirsiniz."

Doktorun yanındaki hemşireyi takip etti. Hemşire konuştu, duymadı. Kulakları uğuldadı sanki.

Mavi hastane kıyafetini giydiğinde yoğun bakımdan içeri girdi.

Eylül'ün yattığı hastane yatağının yanındaki sandalyeye oturdu.

Serum kablolarının bağlı olduğu elini tuttu.

"Seni ilk kez gördüğümde bütün bölük içtima yapıyordunuz. Söylediğiniz komando marşında Konya kızı kısmını Ankara kızı olarak değiştiriyorlardı. Babamı görmeye gelmiştim o gün, seni görmüştüm. Kahverengi gözlerini."

Eylül'ün gözleri aralandı hafifçe.

"Yeşil gözlerin değmişti kahvelerime." diye mırıldandı zar zor.

Savaş heyecanla yerinden kalktığında Eylül'ün eline bir öpücük kondurdu.

Doktorlar içeri girerken Savaş'ı odadan çıkartmışlardı.

***

Gözlerimi araladığımda ışıkla beraber yüzüm buruştu.

Gözlerim ışığa alıştığında gözlerimi tamemen açmıştım.

Karşımda dikilen şahıslarla "Bölüğü toplasaydınız direkt." diye homurdandım.

"Boş konuşma geri zekâlı!" dedi abim.

Bir anda gelip sarıldı.

Sonra Ozan, Metehan, Halit abim, Selma ablam, Asaf, Kerem, Barış sarıldığında minik bir sarılma yumağı olmuştuk.

Bir süre sonra hepsi ayrıldığında tek bir kişi kalmıştı.

Hafif dolu gözleriyle bana sarıldığında sıkıca sardım ona kollarımı. Elime bağlı serum kablosunu umursamadan sarıldım sıkıca.

Savaş kafasını boynuma gömdüğünde derin bir nefes aldı.

Diğerlerinin odadan çıktığını kapının kapanmasından anladım.

"Korktum," diye mırıldandı. "Çok korktum."

"Albayında dediği gibi, bana bir bok olmaz Gamzeli." dedim hafif sırıtarak.

Güldü. Yanaklarıma, anlıma, burnumun ucuna öpücükler kondurdu.

Ben doğru adama sevdalanmıştım...

***

Bilinmeyen bir numaradan gelen aramayla kaşlarım çatılmıştı.

Açtığımda tanıdık ses duyuldu. "Eylül, merhaba kızım. Gülpınar Hoca ben."

"Sizede merhaba hocam, tanıdım zaten." 

"Eylül'cüğüm seninle görüşmek isteyen birisi var."

"Kim hocam?" diye sordum.

"Kendisiyle konuştuk az önce, yıllar önce seni yurda bırakan kişi. Baban olduğunu söylüyor. Pişman olduğunu ve seninle görüşmek istediğini söyledi."

Dudaklarımdan sadece bir "Ne?" dökülürken donmuş gibiydim.

Aklımdan hiçbir düşünce geçmedi.

Duygular bedenimi terk etti.





***



Bölüm kısa ama bir şey olmaz demii

Bölümü fazla düzenlemeden atıyorum yanlışlar olabilir

Ben kaçanzii

Gökyüzünde yıldızlarınız eksik olmasın...

🦋💍

ŞampiyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin