Savaş'ın Galatasaray'ın şampiyonluk kutlamalarında bankın birinde oturan Fenerbahçe'li kadının yanına oturmasıyla başlar her şey.
Argo ve küfür içerir!
[Kurgudaki kişi ve olaylar tamamen hayal ürünü olup hiçbir kurum ve kuruluşla alakası bulunmamak...
Bakışlarım ilk Güpınar Hocaya değdi sonra koltukta oturan adama.
Bir saniye!
Emre Belözoğlu ne alakaydı amına koyayım?!
(Emre Belözoğlu'yla hiçbir derdim yok sadece en uygun kişi oydu. Kurgu bu sadece😔 Birde bu kurguda Emre evli değilmiş gibi düşünün!)
"Gel Eylül'cüğüm." dedi Gülpınar Hoca.
Hafifçe kafa sallayarak masasının önündeki boş sandalyeye oturdum.
Kısa bir süre sonra masadaki telefonun çalmasıyla Gülpınar Hoca birkaç şey konuşup "Geliyorum şimdi," diyerek odadan çıktı.
Gülpınar Hoca bizi ketenpereye getirdin!
Karşımda dikilen adama baktım kısa bir süre.
Yutkundum.
27 yıl önce beni yetiştirme yurdunun önüne bırakan adam tam karşımda dikiliyordu.
Terleyen avuçlarımı dizlerime sürttüm.
"Bir yerde oturup konuşsak?" dedi sorarcasına.
Kafa salladım sadece.
Gülpınar Hoca geri döndüğünde minik bir vedalaşmadan sonra odasından çıkmıştık.
Yetiştirme yurdunun koridolardında yan yana adımlarken bakışlarım Aysima'yı aradı.
Gülerek bana doğru koştuğunu görünce genişçe gülümsedim.
Eğilerek kollarımı iki yana açtım. Yanıma geldiği gibi bana sarıldığında "Sözünü tuttun." dedi. "Salim abi bana dedi ki asker sözleri her şekilde tutulurmuş."
"Doğru demiş," dedim saçlarına bir öpücük kondurarak.
"Eylüll," dedi dudak büzerek. "Yine gelirsin değil mi?"
"Gelirim tabii, hatta Salim abide gelir."
"Ozan'la Metehan'da gelsin ama olur mu? Birde Halit abi de."
Saçlarını okşadım. "Olur, onlarda gelsin."
Aysima'yla vedalaştığım da Belözoğlu'yla yurttan çıkmıştık.
Yakınlarda ki bir parka girip sessizce banka oturduk.
Bir süre ikimizde konuşmadık.
"11 yaşındaydım daha," diye başladım konuşmaya. "Merak etmiştim, yılların çalışanı bir abla vardı yurtta. Gidip, beni kim bıraktı buraya gibi bir şey sormuştum tam hatırlamıyorum. O abla bana seni yurdun önüne bıraktılar, demişti. Kimin bıraktığı bilinmez. O gün anlamıştım ben istenmeyen olduğumu."
Konuşacağı sırada "Bahanelerin sonra anlatırsın, şu an beni dinle." dedim. Sustu. "Yemin törenimde tek başımaydım. Yemini ettik, tabii herkes anasına babasına koşuyor. Ben geçtim bir köşeye yaktım sigaramı onları izledim. Niye? Çünkü benim gidip sarılabileceğim kimsem yoktu."
Cebimde ki sigara paketini çıkartıp içinden bir dal çıkarttım.
Dudaklarımın arasına yerleştirip ucunu yaktım.
"Rütbe törenindeydik, Albay sırayla herkesi çağırıyor ya annesi ya babası rütbeyi takıyordu omzuna. Bana geldi sıra, gittim. Kimse yok tabii sonra Salim abim geldi. Bir baba edasıyla taktı o rütbeyi. Annesi ilk bana sarıldı, sırf ben kendimi yalnız hissetmiyeyim diye. Öz oğlundan önce geldi bana sarıldı."
Ne abiymiş, der gibi baktığını yakaladığım da "Ne abiymiş, değil mi?" dedim hafif gülerek. Ciddileşerek devam ettim. "Senin yapmadığın babalığı yapan bir abi."
"Eylül bak," dediğinde ona döndüm. "Tek gecelik bir ilişkiydi, aylar sonra kapıma gelip al bu senin çocuğun benim bakacak gücüm yok diyerek kucağıma tutuşturup gitti. 17 yaşındaydım daha. Ne yapacağımı bilemedim. Kötü bir baba olmaktan korktum belkide bilmiyorum."
"Ha yurdun önüne bırakıp gidince çok iyi bir baba oldun!" diye yükseldim. "Lan en azından babam olduğunu bilirdim! Yalnız olmadığımı bilirdim!"