35. Bölüm "Kar"

201 19 28
                                    

Kar yağarken ellerim montumun cebinde parka girdim.

Rastgele bir banka oturduğumda derin bir nefes verdim.

Cebimdeki kablolu kulaklığımı çıkartıp taktıktan sonra rastgele bir şarkı açtım.

Farazi V Kayra - Bir Günlük Öldürün Beni

Sessiz geçen dakikaların ardından yanıma birinin oturduğunu hissettiğimde gözlerimi açtım.

Kulaklığımı çıkartırken yanıma oturan kişi beklenmedik biri değildi

Belözoğlu.

Arada sırada ben parkta otururken gelip yanıma oturuyordu. İkimizde sessizce önümüze bakıyorduk. Sonra ben "Neden?" diye soruyordum ve her defasında cevapsız kalıyordu sorular. Sonra ben kalkıp gidiyordum işte.

Biliyordum, belki hiçbir zaman normal bir baba-kız olamayacaktık ama... Ne biliyim işte. Bilinmeyen bir aması vardı. Anlamdıramadığım.

"Çok düşündüm,"

İlk defa ilk o konuşmuştu.

"Her şeyi. En ufak ayrıntısına kadar, sonra dedim ki; Emre sen çok geç kaldın."

"Biliyor musun Belözoğlu? Ben kimseyi suçlu aramıyorum. Belki böylesi daha iyiydi. Sen beni o yetimhaneye bırakmasaydın belkide senden nefret ederek büyüyecektim." dedim sonda istemsizce omuz silkerek.

"Zaten nefret etmiyor musun?" diye sordu dertli bir şekilde.

Cevabım ise netti. "Hayır."

"Ne?"

"Nefret etmiyorum. Kızgında değilim. Ben sadece... Kırgınım ve bu olaylardan çok yoruldum. Öfkemde, sinirimde sadece kırgınlığımın üstüne çekilmiş bir pranga."

Kelimeleri zihnimde toparlamaya çalışırken anlık Türkçe kaybından sonra sağlıklı bir cümle kurmayı başarmıştım.

"Barıştık mı yani?" diye sordu çekingen bir sesle.

"Barıştık Belözoğlu." dedim gülerek.

Bana sıkıca sarıldığında ilk şaşırdım. Olayın farkına vardığımda kollarımı hafifçe sırtına doladım.

Bugün 15 Ocak, Belözoğlu'yla gerçekten barıştığımız gün.






***





Abim düşmek üzere olan Aysima'yı "Babacım," diyerek tuttuğunda gülümsedim.

Salim abim Aysima'yı evlat edineli bir hafta falan oluyordu.

Evet, artık bende bir halaydım.

Aysima, Salim abimin yanağına bir öpücük kondurarak kumral saçlarını savurarak koşmaya başladı.

Askeriyenin bahçesindeki karları küremeye devam ederken kafama yediğin kar topuyla kar topunun geldiği tarafa döndüm.

Aysima'nın bal rengi gözleriyle göz göze geldiğimde gülerek onu kucağıma alıp koşmaya başladım.

En sonunda beraber karların üzerine düştüğümüzde neşeli kahkahaları duyulmuştu. Düştüğümüz yerden beraber kaldığımızda bu sefer bizimkilerden gelen kar topu yağmuruyla 2 vs 4 atmış bulunmuştuk.





***






"Anlat bakalım Savaş efendi." dedim  sigaramı yakarken.

"Neyi?"

"Nişandan beri anlatmayı ertelediğin transfer meselesini."

"Önemli değil aslında, konuşmaya değmez..." diye bir şeyler zırvalamasıyla "Önemli olup olmadığı umrumda değil Turan. Sadece anlat." dedim.

"Turan dediğine göre baya ciddiyiz." diye mırıldandı.

İşin ciddiliğini anlamış olacak ki derin bir nefes verdi ve "Teklifler var." diyerek başladı. "Ama gitmeyi düşünmüyorum. En azından bu sezon."

"Gitmeyeceğine emin misin?"

"Değilim."

Savaş'ın yurt dışında her hangi bir takıma gitmesi demek aramızdaki mesafenin artması demekti. Ama aynı zamanda kariyerinide düşünmesi gerekti.

Aynı ülkede farklı şehirle olduğumuz için yüz yüze görüşmemiz zaten zorluyken bu mesefa şehirler arasından ülkeler arasına çıkabilirdi.

"Savaş şimdi söyleyeceklerimi dikkate al olur mu? Sırf benim için kariyerini iyi yönde etkileyebilecek bir teklifi reddetme. Bazen bencil olmak gerekir ki senin gitmen bencillik olmaz."

Son cümlem istemsizce kısık çıkmıştı. "Gitsende kalsanda ben buradayım."

Buruk bir tebessümle beni omzunun altına çekti.

Derin bir nefes verdim sadece.

Gitsede kalsada ben aynı şehirde, aynı evdeydim. O evin kapısıda kalbimin kapıları gibi sonuna kadar açıktı.




***





Gökyüzünde yıldızlarınız eksik olmasın...

🦋

ŞampiyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin