40

196 51 52
                                    

Elimdeki yemek tepsisiyle etrafıma bakınırken boş bir masa bulduğum anda oturmuştum. Oda arkadaşım beni gördüğü anda, yanımdan geçip gitmekle yanıma oturmak arasında kısa bir duraklama anı yaşadıktan sonra yanıma oturmaya karar vermişti.

Bakışlarımla, ''neden buraya oturdun?'' der gibi baksam da umursamadan yemeğini yemeye devam etti.

''Beni sevmeye başladın sanırım,'' dedikten sonra çatalımı alıp yeşil zeytine batırdım. Zeytini ağzıma alıp çiğnerken sorumla birlikte kaşlarını çatmasını izledim bir süre.

''Senden biraz bile hoşlanmıyorum.'' dedi, bana bile bakmadan. Söyledikleri beni üzmesinden çok güldürmüştü.

''Dürüstlüğün için sağol.''

Rica ederim anlamında yaptığı kafa işaretinden sonra ayaklandığında, kaşlarımı çatarak ona baktım.

''Hiçbir şey yemedin.''

''Başka bir masada devam edeceğim,'' dedi beni şaşırtarak. ''Senden gerçekten de hoşlanmıyorum.''

İlk söylediğinde şaka yollu olarak söylediğini düşünerek gülsem de bu sefer beni güldürmemişti. Hiçbir şey demeden masamdan ayrılıp bana yakın olan başka bir masaya oturduğunu gördüm. O Kalktıktan birkaç dakika sonra masama birkaç kişi daha oturdu, oturanlardan maalesef ikisini tanıyordum. Moralimi bozan kişi ise Berat'tı.

Onu en son gördüğüm zamandaki gibi kinli bir surat ifadesiyle bana bakıyordu. Tam yanında, elbette gördüğüme şaşırmadığım, bu hastaneden kaçmayı kafasına koymuş olan o çatlak adamı görmüştüm. Tanımadığım iki kişi daha vardı; ikisi de erkekti.

Birinin boyu kısaydı ve ağzındaki sakızı gevşek bir tavırla çiğniyordu. Umursamaz bir hali vardı, sanki etraftaki her şey onun için fazlasıyla sıradandı. Siyah saçları hafif dağınıktı, bu da ona asi bir hava katıyordu.

Onun hemen yanında, uzun boylu ve keçi sakallı bir adam duruyordu. Sert bir yüz ifadesi vardı, sanki fazla konuşmaz ama konuştuğunda da fazla şey söylerdi. İkisi de, hatta masadaki diğerleri de gözlerini üzerime dikmiş, beni inceliyorlardı. Bu bakışlar bir meydan okuma mıydı, yoksa sadece meraktan mı böyle bakıyorlardı, emin olamıyordum.

Kimse ilk dakikadan ağzını açmadığı için devreye kendim girmiştim. ''Patron nerede?'' dedim alaycı bir tavırla. Kısa boylu olan gözlerini kısarak beni süzerken Berat'ın öfkeden kabaran göğsünü ve kaskatı kesilmiş bedenini gördüm.

''Bugün katılamıyor.''

Kafa karışıklığıyla Berat'a baktığımda açıklamasını bekledim ama sinirle suratıma bakmak dışında bir şey yapmıyordu. Bu yüzden devreye yine ben girmiştim.

''Hafta sonları buraya çıkabildiğini söylemişti a-''

''Ama çıkamıyor,'' diyerek sözlerimi böldü, Berat. ''Nasıl olduysa bu takıma gireceğin gün, Asaf gelemeyeceğini bize bildiriyor.''

Duyduğum cümleler karşısında kalbimin ağrısını hissedebiliyordum. Bir şey yapmıştı. Asaf'a bir şey yapmıştı ve her ne hasar verdiyse Asaf gelemiyordu. Adım kadar emindim; bu işte Ali'nin parmağı vardı. Asaf için yaşadığım korku karşısında dilim tutulduğu için konuşamadan durdum bir süre.

''Nasıl bildirdi ki size?'' dedim bir anda.

Berat, bu dünyada başına gelebilecek en kötü şeyin, bana açıklama yapmak zorunda olmakmış gibi bir surat ifadesiyle bana baktı.

''Onunla aynı yere kapatılan bir kişi, bu sabah söyledi.''

Ağzımı açıp bir şey daha diyecek gibi oldum ancak Berat, masaya sertçe yumruğunu vurduğunda çenemi hemen kapattım. Masadan bana doğru eğilip parmağını kaldırdı. ''Asaf'a sana bir zarar vermeyeceğime dair söz verdiğim için kendimi tutuyorum ama seni ilk tanıdığımızda nasılsan, öyle de sessiz kal bu masada. Burada planları biz yaparız, sen de uyarsın, anladın mı beni?''

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: a day ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

HASTA~ GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin