37

341 53 8
                                    

''Öyle biri değilim ben. Bir anlık sinirle sana saldırdım. Özür dilerim. Söz veriyorum, bir daha olmayacak.''

Oda arkadaşım sözlerimi duyduğunda başını hafifçe eğdi, gözleri yere kaydı. Benden korkmuştu bir kere. Her özür dilediğimde, omuzlarını çekerek uzağa bakıyordu. Bu yüzden ona yaklaşmamanın akıl sağlığı için daha sağlıklı olacağına kanaat getirdim. 

Ali, odama artık daha da sık gelmeye başlamıştı. Ellerimi kontrol ederken kaşlarını çatıyor, odaklanmış bir halde bana bakıyordu. Sanki bu şekilde beni izliyor ve aynı hatayı tekrar yapmamı engellemeye çalışıyordu. Sürekli ellerimi kontrol ediyor, aynı şeyi tekrar yapmayacağıma dair sözler alıyordu. Yapmayacaktım, yapmazdım; o sondu. 

''Kardeşini gördün mü bugün?'' sesi dikkatle ve meraklı çıkmıştı. Yüzünde ciddiyet vardı ama aynı zamanda merakla parlayan gözleri dikkatimi çekti. ''Gördüm.'' Ali'nin gözleri aniden parladı; vücudu heyecanla gerildi, sorulara hazır bir halde bekliyordu.

''Nerede ve ne zaman?'' 

''Sabah uyandığımda başımda dikiliyordu.''

''Konuştu mu?'' 

Başımı salladım. ''Evet. '' dedim. ''Oyun oynamak istediğini söyledi.'' 
Ali, bu yanıtı duyduğunda kaşlarını çatıp derin bir nefes aldı.

''Eskiden,'' dedi duraksayıp bana bakarak, ''onunla oynar mıydın?''

Ali'nin 'eskiden' derken neyi kastettiğini  anlamıştım. Ölmeden önce kardeşimle oynayıp oynamadığımı soruyordu. ''Oynardım. Her istediğinde kıramazdım onu. Sabah oynamak istediğini söylediğinde de kıramadım onu.''

Ali'nin gözleri yeniden canlandı ama bu sefer başını eğerek içini çekti. "Oda arkadaşın, bir şey dedi mi?" diye sordu, sesi titrek bir tınıyla.

''Alay edip etmediğini mi soruyorsun?'' diye sordum gülümseyerek.  Ali, yenik bir gülümsemeyle başını salladı, ama dikkatle dinliyordu. Belli belirsiz bir endişeyle kaşlarını çattı ve kollarını göğsünde kavuşturdu.

''Dün onu hırpaladığım için benden korkuyor. Yani bırak gülmeyi, benden tarafa bakamıyor bile. Biraz fazla korkak.'' konuşurken sesim titremişti; bundan nefret etmiştim.

''Diğerlerini gördün mü?'' 

Ali'nin konuşmasıyla tekrar karamsar bir ifadeye bürünmüştüm. ''Sadece seslerini duyuyorum.''

''Ne diyorlar?'' 

Konuşmak üzereyken aniden beynimde bir şimşek çakmış gibi olmuştu. Bakışlarımı yerden Ali'ye çevirdiğimde, ne olduğunu anlamamış gibi bakıyordu bana. 

''Bu yüzden ilaçlarımı vermiyorsun,'' dediğimde dehşetle irkilip başını sallamıştı. ''Bu yüzden mi?'' dedim olduğum yerde kalarak. ''Ben burada acı çekiyorum ama sen zevk mi alıyorsun bu durumumdan.'' 

''Hayır,'' diyerek inkar etmeye çalıştı ama anlamıştım bir kere. Başından beri amacı buydu. Ama hala anlamıyordum; neden? beni yüzleştirmeye mi çalışıyordu? Korkutmaya mı çalışıyordu? Tam olarak amacı neydi?

''Neden?'' diye sorduğumda, inkar etmeyi sürdürdüğü için onunla konuşmayı reddettim. Hala benimle konuşmaya devam etmek istiyordu ama ona izin vermedim.

''Saçmalıyorsun Sıraç, neden öyle bir şey yapayım?''

''Neyi öğrenmek istiyorsan bana sorabilirsin, biliyorsun; ama sen bunun yerine ilaçlarımı çöpe atarak, delirdiğimi görmek istiyorsun.'' Sesim, olduğundan daha tripkar bir sesle çıkmıştı.

Ali'nin omuzları yenilgiyle indi. ''Anlatmıyorsun Sıraç.'' dediğinde kaşlarım çatılmıştı. ''Bana hiçbir bok anlattığın falan yok. Seni çok zorladığım oldu ama yine de bir kere olsun ağzını açıp ben bunları yaşadım, demedin. Hala bile bir şey demiyorsun.'' Söyledikleri, kalbimin en içini ateşe vermişti sanki. 

''Ve sen de ilaçlarımı keserek mi bunu öğrenmeye çalıştın?''

HASTA~ GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin