Yazmayı pek bilmem ama tetikliyor duygularım. Ne kadarda aşk koksa da içim ateşlemesi çırpındırır bedenimi. Tedirgin olan saatlerin eylemsiz bir biçimde beklemek ürperticidir aslında. Gelicek kötü bir haberin beyaz güvercinler ile getirilmemesi gibi korkak. Havaya atılan rengarenk olan uçurtmanın özgür olamaması gibi yalnız olan tek taraflı duygular yedi içimizi. Her ne kadarda kanatsada, yeniden kaynattı kanımızı kalp. Soğuması kolay oldu,yeniden kaybetti bedenim. Giden herşey benden gitti sanırım. Duygularımın yoğunlaşması hislerini tazeledikten sonra değişmenin nedeniydi belkide. Oysa ki mutluluğu kirpiklerinin üstüne bırakmıştım, çırptıkça döküldü sevgin. Şimdi ise mürekkebi eline akıtan kalem ile yaz aşkını , heycana gelmese kalp yazdırırmıydı ellere. Bir kere daha inkâr et sevgini,ne kadar karaktersiz olabilirdin ki. Yalnız kalması rahatlatırmıydı ruhunu? Başka kişilere gitmesi teselli edermiydi onu? Kafamda ki soruları sana sormak yerine dostlarıma sormak kıskandırdı duygularımı. Tenini benimseyen bileklikte saklar oldu kokularını.
Anlat bakayım senin duygularını, halen daha acı çektirmek için düşüncelimiydi bakışların. Avuçlarıma nefret kusmalıydın, ne kadarda sevimli olsanda, ahşapa dönüşürmüydü kalbim, istersen kapayalım konuyu küçük bir fincan kahve ile acı acı kaybedelim hislerimizi sonra bir soğuk su içip silelim düşüncelerimizi.Ben yazmayı pek bilmem Dünya güzeli, zaten yazsamda anlamazsın. İki damla göz yaşı akıtırsın onu aşk sanarsın.