Geceyi senin ile eşlik edip bitirmek için ardı ardına kahve içtiğimi hatırlıyorum mesela, artık midem bulanıyordu. Her zaman içtiğim kahvenin tadı git gide değişiyordu dilimde. Tıp ki ilerledikçe değişen biz gibi, daha acı oluyor tadımız. Alışıyoruz bir birimize alıştıkça ipin ucu iğnenin deliğinden geçemez bir hal alıyor. Dahası,dahası yamalı hayat. Biri geliyor hayatına ,yeniden yırtılan kalbinin üstünü kapamaya çalışan seni her gün yenileyip hayata daha bir dolu dolu başlamayı odaklayan bir geliyor. Uzaktan, çook uzakta görünmüyor yüzü kim olduğu bile belli değil,adı aşkı gerisi yalnızlık.
Bir şarkı ile başlıyorum yazmaya, ruhu felan dinlendirdiği bilgisini savunmuyorum, tam tersi düşüncelerim tıp ki aşık olan ruhun dert fıçısının içinde yüzmesi gibi etrafı özlem duyduğu düşüncelerin notalara dökülmüş ve belli bir şekilde söylenmesi gibi büyülüyor üzüyor yeri geldiğinde gece senin ile konuşmak için ardı ardına kahve içen adama sigara yaktırıp kül ediyor,acımasız ve hunharca zedeliyor üzüyor. Daha ötesi yok be işte çöküyor insan, çok çöküyor toparlanması o kadar kolay değildir, herşey bildiğin gibi değil.
Kader çağırdı seni, yoksa gitmezdin değil mi? Bırakmazdın beni yarı yolun yarısında yaklaşıp birden kaçmazdın yanımdan, olsun kader yıktırır yolları kadeh kırdır aşkı kalem yazdırır seni ve ben de yazarım seni,bıkmadan üşenmeden.