Baharın ilk bakışları hayatın üstüne geldiğinde, her yer yeşillenir, asılmış yüzler tozlu portmantolardan alınır, itinayla ve özenle ütülenip tekrar giyilirdi.insanlar da aslında kıs uykusuna yatıyormuş gibi....ama bu şehir farklı, bu şehir için baharın gelmesi agacların degil, takvimlerin yapraklarından anlasılır.aksama dogru sokaklara dokulen bircok insanın yuzlerinden dokulen binlerce parcanın topraga karısıp, rengini caldıgı bir sehir.
....ellerine baktı, ellerinin eskimis kitap sayfalarını andıran rengini severdi, "sarılmaya yaratılmıslar" derdi.sonra kalın parmakları arasından kaldırım taslarını farketti.ustlerindeki cizgileri ve cizikleri gordu."ellerimdeki cizgilerin devamı gibiler" diye dusundu.nedenini bilmezdi ama kucuklugunden beri ne zaman basarısız olsa ya da basarısızlıgını sezgilese ellerine bakardı."nerede eksik kaldım? Neden buna gucum yetmedi?" diye sorardı kendine.biraz dusunurdu, sonra dogru hayal dunyasına dalardı, ama bu sefer farklıydı.kurdugu hayallerin, deniz dalgalarının dalgakıranlara carpıp dagılması gibi, bu sehrin donuk renkli duvarlarına carpıp yıkıldıgını gorur gibi oldu, ve bu carpısmadan da kendisi yaralı cıkmıstı.yaraları agırdı ama ona tasıması en zor gelen basarısızlıklarıydı.unutamıyor ya da kacıp kurtulamıyordu.....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Sehrin Yalnızlıgı
RandomSoguk sehir duvarlarının, bir insanı kucaklayarak usutmesini anlatan, kahramanı olmayan ve bir kahramana gerek duymayan bir hikaye