Sabahın ilk saatleriydi uyandıgında, canı cok sıkılıyordu ve bir pazartesiydi, calısma masasına geri dondu ve kahve kupasını aldı. Kreması bol olan bir kahve istiyordu canı, yine de biraz daha kahve dedi, biraz daha ve biraz daha....sonunda kreması hic yokmus gibi bir tat alacaktı biliyordu fakat uyku sonrası sersemligiydi işte, oyle biryerlere dalmıstı, belki de aksam masada okudugu notlardı aklını mesgul eden. Bir iki saatini televizyonda anlamadıgı seyleri izleyerek gecirdi, telefonla satıs yapan firmaların reklamları vardı hep, bir suru ıvır zıvır satıyorlardı, hic de hos degillerdi ve o takındıkları gerzek gulucukleriyle hic de olamazlardı. Bir zaman sonra kitap okumak istedi, kitaplıga gidip bir kitap baktı kendisi icin. Biraz daha ust raflara bakmak istiyordu, belki alengirli bir kitap aralara sıkısmıs kurtarılmayı bekliyordu uzerindeki tozlu yıgından. Ona goreyse, kitapları kaplayan toz battaniyeleri rahat uyumalarına yardım ediyordu kitaplıgında, bir cogunu buyudukce anlamsız buluyordu. Masallar, hikayeler, turlu turlu denemeler hep aynı seyleri anlatıyorlardı. Erdemli bir kişilik hep en iyisiydi, bir insan bir insana karsı ancak iyi duygular besleyebilir ve yasatabilirdi, cunku elit insanın tanımı buydu. Oysa cok iyi biliyordu her insanın baskalarına karsı kızgın ve kırgın oldugunu; kimi kandırıldıgı, kimi aldatıldıgı, kimi yalnız bırakıldıgı, kimi....o kimilerin arasında yer alan bir defteri gordu birden, hepsinden daha tozluydu.Yavasca cıkardı defteri, hapşırıgını asagıya inene kadar tutabildi. Defteri yavas yavas actı, etrafa toz yayılmasını istemiyordu. Mezun olacagı donemden kalan bir dersin notlarıydı. Sayfalarını kurcaladı, eski bir cok anısı geldi aklına ve sabah okuluna gitmeye karar verdi, acaba nasıldı simdi, dersi aldıgı sınıfı da yazmıstı deftere, gidip arka sıralardan birine oturacaktı. Bilgisayarını acıp dersin sınıfını ve saatini kontrol etti, aynıydı yeri, bu iyiydi. O hayatta buraya gelene kadar sınıflar, icindeki insanlar ne kadar degişmisti gormek istiyordu. Sabah dolmusa bindi ve bircok ogrenciden daha erken bir saatte bolumune gelmeyi basardı. Karnı acıkmıstı, birseyler yemek icin eskiden gittigi acık bufe mekana gitti ve yine eskiden sabah yedigi seyleri yedi.Sınıfa geldiginde ogrenciler yavas yavas toplanıyorlardı sıralara, kantine gidip kendine bir sıcak cikolata aldı, arkadan 3. sıranın en solundan 3. oturagına oturdu. Cok fazla kişi yoktu, belki 30 kişi kadar. Hoca derse girdi ve anlatmaya basladı. İlk konuların ozetini geciyordu ve hic e y abancılık cekmiyordu. Hafif hafif gulumsuyordu, az cok biliyormusum diyerek, kendince. Masa ustune cizdigi bir iki karikaturu hatırladı, gulmek icin iyi sebepler buluyordu, sonra hocanın dediklerini dinlemeye koyuldu tekrardan. O kadar da kotu degildi sadece dinlemek. Öklit uzayının 3 temel ozelligini anlatırken duraksadı biraz, bunları iyi hatırlıyordu, hoca sordu, bilen var mı 2. sini diye. Soylemedi, sevmiyordu o ozelligi. İki paralel düz cizgi, asla birbirini kesemezler diyordu o, hep inanmıstı buna, dogruydu cunku, paralel insanların yolları asla kesişmezdi, Öklit yasadıgımız hayatı daha iyi tanıyalım diye bize kendi hayatlarımızı tanımlamıstı, bizse onu hep problem yaratmada kullandık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Sehrin Yalnızlıgı
RandomSoguk sehir duvarlarının, bir insanı kucaklayarak usutmesini anlatan, kahramanı olmayan ve bir kahramana gerek duymayan bir hikaye