Bugun gunesi gormeyi bekliyordu, haberlerde havanın acık olacagı, daha sonra da yagmur yagacanı soylemişlerdi. Ama ne yagmur yagıyor ne de gunes acıyordu, sadece oldugu gibi sessiz sakin bir bulut yıgını gokyuzunde gunesin yuzunu ortuyordu. Beyaz, kirecle boyanmıs bir duvarın yanından gecerken bir mezarlıgın yanından gectigini farketti. Uzun zamandır aklındakinden baska bir mezarlık gormedigini farketti, kapısı az ilerideydi Biraz dusundu, gitmek istedigi yer mezarlıgın arkasındaydı, belki de mezarlıgın icinden gecmek ona iyi gelecekti, fakat mezarlıgın arka kapısı olup olmadıgını bilmiyordu. "Cok da onemli degil, geri doner, buradan devam ederim yoluma en fazla" diyip kapıdan iceri sakince ve etrafa yarı baygın bakan gozlerle girdi. Uykulu ya da canı sıkılmıs degildi, gozlerinin yarı acık olmasına o da anlam veremiyordu ama belki de gunesin olmamasındandır diyordu. Oysa bugun kendini gunesin bulutlar arasından sızan altın ısıltılarını gormeye hazırlamıstı. Boyle bir sahneyle karsı karsıya kaldıgında hareket etmeden kalır ve oraya bakardı, ta ki burnu ya da gozleri kasınmaya baslayana kadar, cogunlukla once burnu sonra gozleri kasınırdı zaten birseylere dikkat ettiginde uzun sure. Mezarlık cok sessizdi, anlasılan kimsecikler yoktu ya da olanlar da kendi koselerinde ya sessizce dua ediyorlardı ya da usul usul gozyası dokuyorlardı. İnsanları duygusallıga bogardı boyle mekanlar, daha dogrusu, kendi olum korkularıyla yuzlesmeye cogunlukla. İnsanların ictigi zaman felsefi laflar etmeye calısma cabasıyla esdegerdi diger bir deyisle, cunku kendini baglayan sınırlardan ve tasalardan ancak ictiginde kurtulurdu insan, o maddelerin dunyası sadece o zaman bir gereksinim olmaktan cıkardı. Bu nedenle de mezarlıga gelince kendilerini lume yakın hisseden insanları suclayamazdı hic, anllasılabilirdi rahatlıkla. Yine de bazen, kendi elleriyle mezara koydukları insanları ziyarete gelip, onlara "simdi ne yapmalıyım, sen olsan ne yapardın?" diye soranları anlayamazdı. Mezarda olan bir insana bu soru sorulmamalıydı, bu acımasızlıktı. Bir kez olmek zaten yeterliydi bir insan icin. Yoksa degil miydi? Gozleri yolunun uzerinde mezar taslarında yazan isimlere dalmısken ayagı takıldı ve sendeledi. Az kaldı dusuyordu ki eliyle bir agactan destek alıp ayaklarını saglamca yere basabildi. Ardına donup neye takıldıgına caktı, yerde suyla doldurulmus kaplar vardı, belli ki birisi bir tanıdıgının mezarını yıkıyordu. Devirdigi kabı alıp az gerisinde kalmıs olan cesmeden tekrardan doldurdu ve yerine bıraktı. Birkac metre ileride saga dogru bir donus yapıyordu yol ve devam ediyordu. Saati kontrol etmek icin kol saatine baktı, yeni almıstı onu ve acıkcası tam olarak da alısamamıstı. Saatine bakarken elindeki beyazlıgı farketti. "Bu da ne ki?" dedi kendine ve biraz daha yakından baktı, sonra da cevresine. Agacların govdelerinin de bir bolumlerinin kirecle boyandıgını farketti, boylece aradıgı cevabı da bulmustu. "Az daha once gorseydim, elimi temizleyebilirdim aslında ama artık yapacak birsey yok, bu halde gidicez yolun kalanını" diye homurdandı, zaten zamanlaması hep kotu olmustu. Kotu bir tadı vardı kotu zamanlamanın, yapılan bir espriyi gec anlayıp gec guldugunde insanların bakıslarındaki o sersem tavırlar gibi.... Dondukten sonra taş yolun ustunun karla kaplı oldugunu gormesi bu tadı agzından almıs olacak ki, yuzundeki tum o ekşime kayboluvermişti ve ondan once kimsenin bu yolda yurumedigini farkedebiliyordu karın uzerinde hic ayakizi olmamasından. Adımlarını atarken cıkan kucuk kıtırtılar gercekten mutlu ediciydiler, yuzunde kucuk gulucukler beliriyordu ara ara ve kayboluyordu. Eglenceyle gecen bir yuruyusun ardından yeni bir donus cıktı karsısına ve yine saga donmesi gerekiyordu. Anladıgı kadarıyla mezarlık bir kareydi, yolu uzasın diye de duvar hizasını takip ediyordu ve cıkısın da buralarda biyerde olması gerekiyordu, tabi eger varsa.... Yurumeye devam etti ve burada bir cıkısın olmadıgını farketti. Zarları kendi atmıstı ve kabetmişti. "Ya işte boyle mezarlık kardes" dedi " bazen kimin kazanıp kimin kaybedecegi bellidir ve ortada 'mücadele' adını verdikleri bir oyun doner. Ne yazık ki, kazanacagını bile bile zar tutanlarımız var"....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Sehrin Yalnızlıgı
RandomSoguk sehir duvarlarının, bir insanı kucaklayarak usutmesini anlatan, kahramanı olmayan ve bir kahramana gerek duymayan bir hikaye