Gece eve gec saatlerde donebilmiş ve oglen saatlerine kadar uyanamamıstı Zaten uykuyu sevdiginden bu uzun uyku ona da iyi gelmişti. Aksam gelecegini dusundugu yagmur ve kar bulutlarının gokyuzunu kaplamıs olmalarının sayesinde gunes de hic rahatsız edemiyordu. Kocaman bir geceydi bugun onun icin. Her sefil uykusuz gunden daha guzeldi belki de. Uyandıgında saat oglen saatlerinin sonlarına yaklasıyordu. Gidip yuzunu yıkayıp dişlerini fırcaladı, eger olur da bir ihtimal yaşlanırsa dişsiz kalmak istemiyordu. "Goz ve dişin sakası olmaz" diye dusunurdu hep. Sonra sortunu ve havanın sogukluguna baktıktan sonra da bir üstlük cıkardı kendine dolabından. Muzikcalarının pilinin durumuna da baktıktan sonra yavas yavas giyindi. Boyle havalarda insanlar evlerinden pek cıkmazlardı, cıkacaklarsa bile arabalarına, dolmuslara guvenirlerdi, bu sayede kaldırımların cogu ve kosu yolları bos kalırdı hep. Kulaklıklarını taktı ve sakin muziklerle dolu olan bir dosyayı acıp dinlemeye basladı. Hava soguktu, bogazında ve ses tellerinde sertlesme hissetti ilk baslarda. Vucudu henuz ısınmamıstı, yavas tempoyla basladı kosmaya, "daha sonra belki arttırırım biraz" diyerek. Ama dusundugu gibi olmuyordu, vucudu kendisinde o tempoyu arttıracak gucu bulmayı degil, aynı tempoyu devam ettirmede bile zorlanıyordu. Yerler kaygandı, kosu yollarında normal kosmak bile gereginden fazla guctu. Yine de ayaklarının dur uyarısına kulak asmadı, zaten durursa usuyecekti. Neredeyse yolların hepsinde camur vardı ve onlara basmamak icin de ayrı cabalıyordu. "Tanırsınız benim gibilerini bos sokaklardan, camurlara basmadan kosmaya calısan insanlardan" diye bir kac dize mırıldanırken bir sarkıdan. Kosarken bir yandan etrafına bakıp gunun durgunluguna hayret ediyordu. Kucuk adımlar atıyordu aslında yine ama gunun icinde kendini hızlı goruyordu. Bulutlar bile oldukları yerden kıpırdamıyorlardı. Kosu alanına girdikten az sonra kar atıstırmaya basladı ama cok fazla surmedi. "Kar yagısını izleme lüksünü de kaybettik desene" dedi kendine ve devam etti yoluna. Yola en yakın oldgu yerde kosarken ekzozundan kızgın bir insanın agzından hırsla ve ofkeyle cıkan sozler gibi siyah dumanlar puskurten bir otobus gecti hemen birkac metre otesinden ve gozlerinden yas gelene kadar oksurttu. Kaslarını catıp arkasından baktı, kızmıstı. Sonra aldırıs etmedi, devam etti yoluna. Cok az bir sure sonra yagmur atıstırmaya basladı ama o da hemen son buldu. Bulutların kafası iyice karısıktı anlasılan ve ne yapsalarda iclerindekileri dokemiyorlardı. Yagmur dindiginde kulagında muzik sesinin olmadıgını farketti, muzik calarını cıkardı cebinden, sarjının yetmemiş olması dusuncesi geldi aklına ilk once ama aklına yatmadı bu dusunce. Ekrana baktıgında "dosya hatası" yazdıgını gordu. Kapatıp tekrardan actı, ilk sarkıya geri donmustu ve ilk ayarlara. Sarkıları, sesi ve tekrar etme seceneklerini yeniden ayarladı. Yavas kostugu icin bunları yaparken durmasına gerek kalmamıstı, zaten eskiden kalan bir alıskanlıgıydı bu kosarken birseyler yapması gerektiginde durmamak- ayakkabısını baglamak dısında. Aklına bir sürü sey geliyordu aslında "Nasıl olsa banyoya girince onlar da suyla akıp gidiyorlar, gerek yok" deyip pas geciyordu. Taze ve serin bir havası olan bir yere geldiginde derin derin nefes almaya basladı, sanki icinde birikmiş, sehrin tum zehirli havasını icinden atıyormuscasına, diyaframını zorlaya zorlaya daha cok nefes alıyordu. O sırada kucuk kucuk dolu arıstırmaya basladı ve kucuk kucuk tanecikler gokyuzunden basına omuzlarına carpıp sekiyorlardı. Bir an icin kendini bir savas alanında bombalanan siperlerdeki parcaların uzerine geldigi bir asker gibi, az sonra da colde kum fırtınası oncesinde gelen hafif ruzgarla vucuduna sıcak kum parcaları carpan biri olarak hayal etti. Hayallerinin gucu kaslarınınkinden daha fazlasıydı her zamanki gibi. Evine yaklastıgında hava eski durgunlugundaydı, sanslıydı ki dusen dolu taneleri buyuk olmamıstı. Terli esyalarını kirliler sepetinne atıp kapagını kapadı. Sonra boynundaki gumus zinciri cıkartıp banyoya dogru gitti. Rahatlamak icin ılık bir banyo yaptı, guzelce temizledi vucudunu ve dedigi gibi dusunmus oldugu tum fikirler aklından cıkmıstı bile o anda. Hatırlamaya calsınca, hicbirinin yerinde olmadıgını gordu. Metroda gordugu insanların bir durak sonra yerinde olmadıgını farketmek gibi birseydi bu. Bir an icin bir boslukta bulup, gozlerini dısarı cevirip gidecegi duraga kadar o halde kalmak, su anki halini ozetliyordu kısaca. Saclarını yıkadıktan sonra, gecen hafta markette rastgele karsılastıgı karamelli vucut sampuanıyla randevusu baslıyordu, kokusu cok hostu ve parfum kullanmaya ara vermesinin sebebiydi acıkcası. Banydan cıkıp bornozunu giydi. Oturma odasına gecip bir kitap aldı eline, sonra mutfaga gidip bir de kahve hazırladı. Elinde kahve kupası tekrar koltuguna dogru yururken bir taraftan da kitabın cumleleri arasında yonunu bulmaya calısıyordu. Bir an dikkatini tamamen kitaba vermiş olmalı ki oturma odasına girerken omzunu girise carptı ve kahvesinden bir iki yudum kadar dokuldu. Biraz da eli yandı, ama boyle yanmalara pek aldırmazdı. Daha dikkatli ve yavasca koltuga yoneldi ve kitaba bakmaya, oturana kadar ara verdi. İyice rahatlayacagı gibi oturup kitabını actı, ama nerede kaldıgını bulamıyordu. Gozleriyle kitabın iki sayfasını tarıyordu ama tum gordugu birbirinden bagımsız kelimelerdi hani su kelime avı bulmacaları gibi farklı farklı kelimeler aklında daha degişik ve kitaptan bagımsız yeni cumleler olusturuyordu. Vazgecip kapatmak uzereyken aradıgı yer bir anda saklanmaktan vazgecti. Kocaman bir basarıydı bu su an icin, baska yapabilecegi birseyi dusunemiyordu zira.... Kitaba ara verdiginde coktan aksam saatleri son demlerindeydiler, birseyler atısmak istiyordu. Aklı kitaptaki insanlarda kalmıstı. Yemek yaparken bir taraftan da insanları dusunuyordu. İnsanların dogalarının iyi oldugunu, aslında birbirlerini mutlu ederek mutlu yasayabileceklerini dusunuyor olmalıydı yazar, eger ironi yapmadıysa ya da belki taşlama. Kucuk kucuk benzetileri ile tum canlılardan ayırmıstı insanları iyiliklerine vurgu yaparak. Oysa o kadar da iyi degildi insanlar. Yani iyiydiler ama dogasında bile diger canlılardan ayırt edebilecek kadar iyilik yoktu onları. Belki akıllıydılar, belki daha kabiliyetli ve ustaydılar anlamada hayatı ve olguları. Yine de bu onları "daha iyi" yapmazdı, yapmamalıydı. Belki de daha iyi ve daha gelişmiş, daha akıllı terimlerini karıstırmıslardı kitabı yazanlar. Yemegi hazırlamaya ara verip dogruldu ve camdan dısarı bakarken "insan haricinde, acı cekerken 'benden daha kotuleri de var' deyip mutlu olan bir canlı daha yok. Nasıl kendi dogamıza iyi diyebiliriz ki bu durumda" dedi. " Sadece kendimizi ovuyoruz hepsi bu".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Sehrin Yalnızlıgı
De TodoSoguk sehir duvarlarının, bir insanı kucaklayarak usutmesini anlatan, kahramanı olmayan ve bir kahramana gerek duymayan bir hikaye