Gunes yine dogar dogmaz gozlerine vuruyordu ısık kırbaclarıyla ve uykusunun canını acıtıyordu, fazla dayanamayacaktı uykusu yine, genc yasında ucup gidecekti anlasılan. Yastıgı kafasının ustune koymayı denedi, olmadı, bu sefer de nefes alması zorlasıyordu....Battaniyesini basının ustune kadar cekti, ama yine olmadı, cunku sırtustu yatardı hep, saga sola dondugu zaman uykusu dagılırdı, devrilen bir bardaktan akan su gibi akıverirdi tum uykusu gozlerinden....gozleri ovusturmaya basladı ve sagına dondu cunku pencere solunda kalıyordu. Yıllardır bunu yasıyordu ama hala yatagı pencerenin hemen yanıbasında duruyordu, her zaman oyleydi, cocuklugundan itibaren camın yanında yatmayı seviyordu. Gece oldugunda yıldızları izlemek hosuna gidiyordu, bazen de baska evlerin ısıkları olurdu. Yıldızlar ve ısıklar ona cok guzel dersler vermislerdi bugune kadar....Oysa simdi yatagından kalkarken hicbiri yoktu aklında, uyumak silip atıyordu hepsini ve sadece ruyaları bırakıyordu yanına, her ne kadar hatırlamasa da....Uykusunu alamadan kalktıgı icin kahvaltı da etmek istemiyordu canı, bugun icin yaptıgı programın da baslamasına cok zaman vardı. Kendine zoraki bir kahvaltı hazırlaması gerekiyordu, cok fazla dolasması cok fazla yere gitmesi gerekiyordu ve cok nadir yaptıgı "kosturmaca"lar arasında yorulup bitkin dusmek istemiyordu. Bitkenken cok cekilmez oluyordu, oldugu yerde sıkılıyor fakat yapacak hicbirsey bulamıyordu, gerci canı da hicbirsey yapmak istemiyordu ya. Yine ugrasmak istemedigi bir sabah oldugundan kendine omlet yapmayı secti. Buzdolabına dogru gidip kapagını actı, hala 6 yumurtası vardı. Yumurta kutusunu actı ve ilk yumurtayı almak icin uzandı, yumurtayı cekmek istedi fakat yumurta kutudan cıkmıyordu, bir daha yokladı ama yine basarısız oldu. Kafasını kasıyarak yumurtaya baktı ve bu sefer daha guclu asıldı ki yumurta oldugu yerde kırılıverdi ve eli yumurta icinde kaldı, neyseki etrafa sacılmamıstı. Aynı sıradaki 3 yumurta da oldukları yerlere yapısmıslardı. İkinci sıradaki 3 yumurta henuz yapısmamıslardı, onları kutudan cıkardı ve bir tasa kırıp geregince cırptı. Yumurtayı karıstırırken "cırp cırp cırp cırp" gibi sesler geldi kulagına, belki de "cırpmak" buradan geliyordur dedi kendine. "Cok zekisin olum var ya!" dedi kendi kendine gulerek, cevresinde soylediklerini anlatmasının gerektigi biri olmadıgı icin istedigi kelimeyi secebiliyordu tasasızca. Omlet hazır oldugunda buzdolabından bir yarı dolu meyvesuyu aldı. Masaya geldiginde aklına meyvesuyunun ne zamandır orada oldugu sorusu geldi, sonra bosverdi, zaten tekrardan buzdolabına gidecek hali de yoktu. Meyvesuyunu icti omletti yerken, ilginc gelmisti. Cogunlukla omletin yanına cay ya da kahve yapar ve omleti yedikten sonra icerdi, bugun onun icin daha da alısılmadık olacaktı anlasılan. Oturup haberlere baktı, yıllardır degişmeyen bircok sey vardı haberlerde, ve hic takılamadan es gecerdi o sayfaları, umursamadıgından degildi, sadece coktan bildigi seylerdi. Okuyabilecegi bir haber kalmayınca kendine bir kahve yaptı ve koltuguna oturup kahvesini bitirdi. Arkadasıyla bulusmasına daha cok vardı ama yapacak hicbirseyi olmadıgından erkenden giyindi ve dısarı cıktı, otobus yerine yuruyerek gidecekti, boylece tam zamanında gitmesi gereken yerde olacaktı. Yine o aheste adımlarını atıyordu, oysa ucabilse cok daha eglenceli olabilirdi hersey. Aracların, sokak lambalarının, binaların ve bircok anlamsız sesin yanından gecti kaldırımları adımlarken. Nihayet gidecegi yere gelmişti ve tam da saatinde, aksam yemegi zamanında. Uzun zamandır gormedigi arkadasını gorecekti bugun, ne yapması gerektigini ya da nasıl davranması gerektigini bilmiyordu, eskiden birlikte dolasırlar ve gunluk olaylardan, derslerden, otomobillerden bahsederlerdi, şimdi ise arkadası evlenmişti ve sehrin cogu gibi bir devlet dairesinde calısıyordu, sevmedigi donuk renkli duvarlı binalarda. Kapının sagındaki zili calarken su ana kadar hic sol tarafa konmus zildugmesi gormedigini hatırladı. Cok fazla insanın ziyaretine gitmezdi ama "acaba sola konmus bir zil dugmesi yok mudur?" diye de dusunmeden edemedi. Metal kapı acıldı, iceri dogru yurudu ve asansore binip 4. katın dugmesine bastı. Asansorden cıktıgında karsısında hayatın saclarına attıgı beyaz rötüşleri ile kendinden en az on yas daha yaslı gosteren biri vardı. Sasırmıstı fakat belli etmedi. Aslında saskınlıgı belli oluyordu ama kendini gulmeye zorladıgı icin acılan gozlerini gulmesiyle kısılması dengeliyordu. İceri gectiler, bir sure sonra yemek yendi ve tatlılar geldi, tatlılar da bitince sohbet etmeye basladılar. Kendine bir ev aldıktan sonra evlenmisti arkadası ve bir suru ugrasın ardından bir devlet dairesinde işe baslayabilmisti."Basta cok zorluk cıkardılar ama insan yanında birileri olunca, hele ki boyle degerli birileri (eşini ima ederek) cok da zor olmuyor. Sagolsun bana cok destek oldu, birlikte cok zorluk atlattık ve bugun buradayız işte." Sessizce dinliyordu tum anlatılanları. "Tanrı'm, Tanrı'm nolmus ona boyle? Sadece birkac yılda nasıl?" derken icinden, gozleri dolmaya baslıyordu. Bir yarım saat daha dinledi arkadasını, pek birsey anlatamamıstı, zaten o gucu de bulamamıstı kendinde, evden cıktıgında bir sokak asagıdaki markete gitti hızlıca ve birkac sise aldı, isimlerini gozlerinin dolulugundan goremiyordu fakat alkollerinin yuksek oranda oldugunu renklerinden biliyordu. Bir taksiye atladı ve eve gitti. İlk şişeyi hızlıca icmeye basladı, bir taraftan da aglıyordu. O kadar dengeli icip aglıyordu ki sanki sisede hic azalma olmuyordu. Aglaması kesildiginde şişe de bitmişti, dusunuyordu. İkinci siseyi de actı, bardagını doldururken biraz rahatladı ve arkasına yaslandı. "Tanrı'm ben arkadasımı ziyarete gitmek istemistim, cenazesine degil" dedi fısıldayarak. Etrafta kimsecikler yoktu ama duyulmasından korkuyordu bu kelimelerin. "Ben bugun bir tabutu ziyaret ettim, ve o bunun farkında bile degildi. Bir tabut ve iki kişi...."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Sehrin Yalnızlıgı
De TodoSoguk sehir duvarlarının, bir insanı kucaklayarak usutmesini anlatan, kahramanı olmayan ve bir kahramana gerek duymayan bir hikaye