Geceyi serinleten ruzgarın esliginde kaldırımda yavas ve kucuk adımlarla yuruyordu. Yururken muzik dinleme alıskanlıgına muzikcalarını kırdıgı icin aravermek zorunda kalmıstı. Ayaklarının altından gelen yanma hissine bakılırsa, bu acı ve agrı katlanarak artacaktı, oysa ki cok uzun suredir de yurumuyordu-en azından sık sık yaptıgı yuruyusler icin oyleydi. Yanmanın arttıgını farkettigi anda karsıdan gelen bir dolmusu farketti, hareketsizce kaldı. Dolmuscu once duracak gibi olmus, hicbir tepki vermedigi icin dolmusa binmek istemedigini dusunmus ve yoluna devam etmişti. Boylece gecenin son dolmusu da durgun bakısları arasında uzaklasmıstı. Yoluna devam etmek istiyordu ama aklının bir kısmı da "niye binmedin" sorusunu usteliyordu ardı ardına. "İki gram huzuru kalmamıs" bir ruzgarın icinde kendini cok tedirgin hissediyordu. Cok huzursuz ve kati bir eksikligin varlıgı hicbir supheye yer bırakmayacak kadar kesin bir sekilde teyit edilebiliyordu zira. Hosnutsuzlugunu gizlemye calıssa da pek mumkun olmadıgını gormesi de uzun surmuyordu. Normalde huzur bulmka icin yurudugu sokaklar o anda icinde bulunmak istemeyecegi bir hal almıstı, işin kotusu, bu durumdan kurtulmak icin birseyler de dusunemiyordu. Gokyuzu ya da yeryuzu de pek aydınlık sayılmazdı, o anda aklına eskilerden bir sarkı gelip oturdu. Heryer karanlıııık" diye agırdan uzata uzata soylemek istedi ilk anda ama gecenin kasveti birden ustune cokuverdi, sesler ve sozler artık onun adresinde ikamet etmiyorlardı. Tum bu sessizligin icinde sadece ruzgarın yapraklardaki ayak izleri duyuluyordu. Hos degildi bugun bu ses, varlıgı icinde bir yokluk olusturuyordu. Sanki ruhunda bir delik acılmıs gibiydi. Oyle bir delik ki, kucukken dusup yırttıgı pantolonl dizleri gibi geride püsküller bırakan ve can yakan yerin ustunu acan bir delik. Cocuklugundan bu tur yırtıkları, sıkca dustugu icin cok iyi hatırlıyordu, en cok da dizlerinin uzerindeki yırtıkları kapatmak icin kullandıkları yamaları hatırlıyordu, bazen annesi guzel yamalar aldıgında bile bile pantolonunu yırtardı fakat annesinin cok iyi bir terzi oldugunu unuttugu icin bazen hesapları tutmaz, annesi sadece biraz ip ve biraz pacadan alınan parcayla ustaca onarırdı pantolonlarını, ancak ne kadar iyi olsa da her daim iz kalırdı pantolonlarında. Simdi de bu boslugun bir iz bırakacagını dusunuyordu, belki de bu bosluk birseylerin iziydi, icinde bulundugu an itibariyle bunu ayırt edebilmek namumkundu. Sonra kendisi icin de bir yama bulup bulamayacagına dair dusunceler sardı basını, o arada kendisindeki bu yırtıkları tamir edebilecek bir terzi olup olmadıgını da dusunuyordu; fakat ikisine de mantıklı birsey diyemiyordu. En azından, boyle bir terzi yoktu tum insanlar arasında. Sihirli bir elin gelip gelip de ona bu konuda yardım etmesi olasılıgı da bir hayli dusuk gorunuyordu. Zaten hep boyle olmaz mıydı ki? Bir cozum varsa zor bir problem icin ya dusuk ya da kurtaj yapılmıs bir olma sansı vardır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Sehrin Yalnızlıgı
RandomSoguk sehir duvarlarının, bir insanı kucaklayarak usutmesini anlatan, kahramanı olmayan ve bir kahramana gerek duymayan bir hikaye